Bir gün dört tavuk bir kartal yuvasına girip bir yumurta çaldılar.
Yumurtayı kümese getirdiklerinde, kümeste bulunan diğer tavuklar bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşündüler.
Gel zaman git zaman tüm tavuklar bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inandılar.
Büyük yetim yumurtaya bir anne bulundu, kuluçka başladı.
Kısa bir zaman sonra yumurta kırıldı.
İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıktı. Herkes mutluydu, böylesini ilk defa görmüşlerdi.
Anne tavuk,dersler vermeye başladı yavrusuna:
-Bak yavrum,yerden bulduğun böceği şöyle ye!
– Arpayı buğdayı böyle ye!.
Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretiyordu yavrusuna. Büyük tavuk annesinin her söylediğini yapıyordu.
Tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da ona öğretti annesi:
-Bak yavrum, eğer kedi buradan gelirse aksi istikamete doğru kaç, şuradan gelirse buraya kaç…
Büyük tavuk büyüdükçe güzelleşti. Oldukça uzun kanatları vardı.
Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken büyük tavuğun gözü, gökyüzünden süzülerek korkunç bir ihtişamla geçiş yapan başka bir canlıya ilişti.
-Anne bu ne? Dedi büyük tavuk.
-Ha o mu? O kartal yavrum,kuşların padişahı.
-Ne de güzel uçuyor!
-Evet yavrum! Ama sen sakın ona özenme.
-Asla onun gibi olamazsın!
-Sen bir tavuksun.
-Senden önce baban,deden,amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı..
“SEN BİR TAVUKSUN VE BİR TAVUK GİBİ YAŞAMALISIN”
O günden sonra büyük tavuk,ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çekti ve her seferinde “Keşke bende bir kartal olup uçabilseydim.” dedi.
Ve bir gün yine gökteki ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gitti….
Onu bir tavuk gibi defnettiler.
Aslında ölen bir kartaldı…
Kartal olarak doğup tavuk gibi yaşayan ve yaşamı boyunca kartallara özenen tüm tavuklara…