Köyde yaşayan evli çiftin yedi tane kız çocukları vardı. Çok istemelerine rağmen erkek çocukları olmamıştı.
Köyde yaşayan evli çiftin yedi tane kız çocukları vardı. Çok istemelerine rağmen erkek çocukları olmamıştı. Sekizinci çocuğa hamile kalan kadın bu sefer ki erkek olsun diye dua ediyordu. Kocası bu konuda çok baskı yapıyordu kadına. Yedi kız babası olması köyde alay konusu olan adam köy ahalisinin dilinden kurtulmak için erkek çocuğa sahip olmak istiyordu.
Bu nedenle eşine söylemedik laf bırakmıyordu. Sanki çocuğu erkek ya da kız olarak yaratmak kadının elindeymiş gibi davranmaya başlamıştı.
Çocuğun doğmasına çok az bir zaman kalmıştı. Adam kahveye gitmek için evden çıkarken karısına “Eğer buda kız olursa gözüme görünme. Pılını pırtını topla git bu evden. Ama erkek olursa hemen haber yolla” diye seslendi. Zavallı kadın kocasının bu baskısından bıkmış ve dua etmekten başka çaresi yoktu. Hamileliği süresince “Ne olur Allah’ım bu sefer ki erkek olsun” diye dua ediyordu.
Adam evden ayrıldıktan kısa bir süre sonra kadının doğum sancısı başlamıştı. Köyün ebesini çağırdılar. Haber alır almaz hemen gelen ebe doğuma başladı ve mutlu haberi verdi “Gözünüz aydın erkek” dedi. Mutluluktan ne yapacağını bilemeyen kadın çocuklarının biriyle hemen kocasına haber yolladı.
Köy kahvesinde oturan adam erkek bebeği olduğu haberini alınca mutluluktan havalara uçarak kahveciye “Herkese benden çay heyt be oğlum oldu” diye seslendi. Sonra da büyük bir mutluluk içinde koşarak eve geldi. Bu arada kadın da henüz bebeği görememişti. Adam geldikten sonra hemen bebeği sordu “Nerde oğlum oğlumu getirin bana” diye mutluluk içerisinde bağırıyordu.
Ebe kundağa sardığı bebeği getirdi ve kundağı açtığıda adam ve kadın şok oldu. Çünkü bebeğin bir kolu ve bir bacağı yoktu. Diğer kolunun ise yarısı yoktu ve diğer kolun bittiği yerde bir yazı vardı ve herkesin şoka girmesine neden olmuştu. Yazıda “Bu kadarını ben yarattım. gücün yetiyorsa kalanını sen yarat!”
Biz kim oluyoruz da Allahın yarattıklarını beğenmiyoruz. Bir tırnağını yaratmaya dahi gücümüz yetmezken onun verdiği bu güzelliklere burun kıvırıyoruz. Sahip olduklarımızın kıymetini bilelim.