Değerli okuyucularım; kitap ve akademik çalışmalarım nedeniyle kısa bir aradan sonra yeniden merhaba. Yazılarımda negatif içerik kullanmamaya dikkat etsem de bu başlığı seçmem gerekti. Aklımda deli fişek sorular. Nedeni, bir dijital platform da gösterime giren “Squid Game (Kalamar Oyunu)” adlı bir film.

Hatırlayacaksınız, çocukluğumuzun “misket, saklambaç, halat çekme, sobeleme…” oyunlarını saatlerce oynardık. Oyun sırasında düşen, dizi kanayan arkadaşımızı ilk biz kaldırır, yardım ederdik. İnanıyorum ki birçoğumuzun bu oyunlarla ilgili, tebessümle hatırlayacağı anıları da vardır.

Oysaki dünyada izlenme rekorları kırdığı açıklanan “Squid Game” adlı film, o anılarımızı, çocukluk oyunlarımızı titretti endişe verici biçimde. O oyunlar öldürmek için kullanılan unsur olarak sunulmuş izleyiciye. Filmin teması net: “kazanmak ve yaşamak için acımasızca öldür”. Filmdeki ahlaki sorgulamayı içeren ikilemse, “yaşamak için kazanmalısın” yönergesinin masumiyet vurgusu altında yapılıyor olması. Filmde yer alan cana kıyma eylemi, oyun gibi sunulurken, öldürme talimatları ise, gerilim filmlerini aratmayacak düzeyde metaforik söylemler içeriyor.

Analiz etmek amacıyla izlediğim film sonrası haftalardır boğazımda bir düğüm. “Umarım bu filmi çocuklar, ergenler izlememiştir” kaygısıyla şaşkınlık içindeyim. Öldürmeyi, bir cana kıymayı, ‘kazanmak için öldür’ örtük mesajlarla sunulan, her bir karesi kan ve vahşetin yer aldığı filmi kimler neden izler? Yanıt bulamadım. Film 18 yaş üstü olsa da kurguda çocuklar ve ergenlerin dikkatini çeken unsurlar yer alıyor. Oyuncaklar, şekerlemeler, renkli maskeler, renkli kostümler, çocukken oynanan oyunlar vs.

Filmin bir sahnesinde; ‘saklambaç’ oyunu oynanıyor. Çocukken oynadığımız saklambaç oyunu versiyonu. Ana karakter oyuncak bir çocuk. Sevimli bir oyuncak bebek, ‘kırmızı, yeşil’ sesli komutu sonrası arkasına dönüyor ve sahada hareket edeni acımasızca öldürüyor. Öldürülme anları ise tüm detaylarıyla, defalarca kanlı görüntülerle, tekrarlanarak sunuluyor.

Filmin teması net: “Yaşamak için öldür, kazanmak için, gerekirse yaşlı bir amcayı, bir dostunu, en sevdiğini öldür”. Öyle ki; öldürmeyi normalleştiren, hayatta kalmak için bir cana kıymanın bir hak olduğu vurgusu bir erdem olarak sunuluyor.

Filmin çevrimiçi oyunları sanal dünyada

İlgi o kadar büyük ki; filmin çevrimiçi oyun kurguları gösterime girmiş bile. Birçok çocuk, sanal platfomlarda tek bir tuşa basarak ergen filmin kurgusunun yer aldığı çevrimiçi oyunları oynamaya başlamış bile. Filmde ’18 yaş altı’ uyarısı var. Ancak rakamlar gösteriyor ki dizi tüm dünyada bu uyarıya rağmen filme ilgi büyük, öyle ki kendi alanında izlenme rekorları kırmış.

Ancak sonuçlara ilişkin yansımalar düşündürücü. Birçok ülkede filmin çocuk ve ergenler tarafından izlenmemesi için uyarılar yapılıyor. Endonezya’da bir kafede film içerikli oyunlar oynanmaya başlanmış bile. Bazı ülkelerde okullarda ders aralarında, çocukların filmde yer alan talimatları, taklit edip oynadığına ilişkin açıklamalar geliyor. Eğitimciler, öğretmenler endişeli aileler uyarılıyor.

Saklambaçın yerini “Öldür ve kazan saklambaç” oyunları aldı

Çocukluğumuzun en güzel anılarının biriktirdiğimiz saatlerce doyasıya oynadığımız oyunları hatırlayalım. Misket, saklambaç, halat çekme, ip atlama, seksek vs. Sonrası baş döndürücü bir değişim. 1962 yılında araştırma laboratuvarlarında üretilen bu oyunlar, baş döndürücü bir hızla gelişerek önce televizyonlara, sonra evlerimize ve çocuk odalarına kadar girdi, ardından küçültüldü. Ve bugün cep telefonlarına sıkıştırılmış haliyle avuç içi kadar bir yakınımızda artık.

Bir zamanların sadece ‘küp doldurmacaların’ döşendiği masum tetris oyunlarının yerini, 90’lı yılların sonunda ‘öldür ve yok et’ temalı oyunlar aldı. 2000’li yıllara gelindiğinde, hız kesmeden o oyunların daha kanlı ve şiddetli versiyonları tasarlandı. Ve oyunlardaki şiddetin ninnileriyle büyüyen o çocuklar, gerçek hayatta gözlerini kırpmadan tetiğe basıyor, evde, okulda katliamlar işliyor, bir oyun kahramanı dürtüsüyle ‘ben kazandım’ diye çığlıkları atıyor artık.

“Ben Kazandım” çığlıkları endişe veriyor

‘Ben kazandım’ çığlıkları bugün öyle bir hale geldi ki dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizde de kanuni yaptırımlar etkin olmuyor artık. “12 yaş altı çocuklar izlemesin” denilen oyunlar bir şekilde kolaylıkla satılıyor, kontrolsüzce oynanabiliyor.

Bu oyunlar tehlikeli. Çünkü çocuklar gerçek ile sanal arasındaki düzlemde kayboluyor. Taklit ediyor. Özdeşim ilişkisi kuruyor. Çok yakın zamanda benzer bir olay Ankara’da yaşandı. İddiaya göre; üç yakın arkadaş, bilgisayar oyunlarında yönettiği karakterlerden birini öldürülmesi nedeniyle tartıştılar. Ardından 13 yaşındaki çocuk yaşıtı arkadaşını bıçak darbeleriyle ve çekiçle öldürdü. Benzer bir olay Rusya’da yaşandı. 17 yaşındaki M.A bilgisayar oynamasına izin vermeyen ve ekranı kapatan annesini vahşice öldürdü. Şiddet içerikli oyunları izleyen, etkilenen suça sürüklenen çocuk ve ergen sayısı artıyor. Sayısız örnek kriminal vakalar var.

Şiddet içerikli oyunlar ‘şiddet’ eğilimini artırıyor mu?

Peki, bu oyunlar çocuklarda biyolojik ve psikolojik olarak nasıl bir etki yaratıyor? Kimi görüşe göre, trilyonlarca ciro yapan oyun lobisini karşısına almamak adına, ürkütücü sonuçları açıklanmayan bilimsel araştırmalar var. Ancak cesur araştırmalar da var. Tokyo Üniversitesi’nden Rhytua Kawashima, araştırmasında şiddet içeren oyunların beynin altı kısmında bulunan ve eylemlerin ahlak kurallara göre denetlenmesi görevini yapan frontal lobun aktivitesini azalttığını tespit etti. Daha çarpıcısı ise, saldırganlık eğilimini kontrol etmekte de güçlük çekildiği sonucuna dikkat çekti.

Bilimsel araştırmalar eksik mi açıklanıyor

Bir başka araştırma ise Amerikan Psikoloji Derneği (APA)’ya ait. APA, “şiddet içerikli oyunda adam öldürmek daha agresif yapabilir” dedi. Ancak temkinli bir ifadeyle: “Şiddet eğilimini arttırıyor ama bu durum kişiyi, oyundaki gibi hırsızlık yapan çete üyesi yapar mı? Bu konuda net bir sonuca varamadık.”

Kısacası sayısız araştırmalara rağmen, oyunlar ile davranışlar arasında nedensellik ilişkisi olduğu kabul edilse de “Çocuklar mı şiddete eğilimli oluyor, yoksa şiddet eğilimli çocuklar mı bu oyunu seçiyor?” sorusuna net bir yanıt verilemiyor…

Yasaklamak yerine işbirliği yapmalıyız

Bir ergen annesi olarak biliyorum ve biliyoruz ki; onlar dijital bir dünyaya doğdular. Dolayısıyla teknolojiden uzaklaştırmak mümkün değil. Yasaklamak asla çözüm değil. Etkin çözüm; ‘işbirliği’. Hangi filmi, hangi oyunu, nasıl ve hangi aralıkta izlemesi gerektiğine birlikte karar vermeniz. Mümkün değilse hangi oyunları izlediğini bilmeniz gerekiyor.

Bu noktada yazının başında anlattığım ifadeye atıfta bulunarak, “şiddet temalı oyunu gerçek hayata uyarlayan, gözünü kırpmadan cinayet işleyen ve ardından “ben kazandım” diye çığlıklar atan o bireyler, aramızdalar. Kriminal dosyalar gösteriyor ki; çocuk ve ergenler gerçek hayat ile çevrimiçi oyunlar arasında sıkışmış durumdalar. Tartıştığı arkadaşını, sevdiklerini kendisini özdeşim ilişkisi kurduğu karakter gibi görüp acımasızca bıçakla, çekiçle vs. öldürebiliyor. Oyun bağımlılığı o kadar ciddi oranlara ulaşmış ki birçok hastanede bu konuyla ilgili tedavi sürecinin bulunduğu birimler kurulmuş. Ne yapmalıyız konusunu ise bir sonraki yazımda devam etmek üzere.

İyi dileklerimle…

HaberTürk – Tülay Acar