Ebeveynler çocuklarıyla yeterince zaman geçiriyor mu?
Her ne kadar günümüzde ebeveynler çocuklarıyla çok zaman geçiriyor olsa da, çoğu bunun yeterli olmadığına inandığı için kendini suçlu hissediyor. Bunun temel sebebi ebeveynlerin, özellikle de annelerin, çocuklarıyla geçirdikleri sürenin “parlak” bir geleceğin anahtarı olduğuna dair yaygın kültürel varsayım.
“Ebeveynle geçirilen zaman” üzerine yapılan ve geçtiğimiz günlerde sonuçları açıklanan ilk geniş çaplı ve uzun vadeli araştırmaya göre ebeveynlerin, yaşları 3 ile 11 arasında değişen çocuklarıyla geçirdiği zamanın miktarının, çocuklarının ileride nasıl bir geleceği olacağı ile – akademik başarı, davranışsal ve duygusal sağlık anlamında – hiçbir ilişkisi bulunmuyor. Araştırmaya göre çocuklarla geçirilen sürenin miktarı ergenler için çok daha önemli.
“Size araştırma bulgularıyla ile ilgili 20 tane tablo göstersem, bunların 19’unda ailelerin çocuklarıyla geçirdiği zamanın miktarı ile çocukların geleceği arasında hiçbir ilişki göremezsiniz” diyor Toronto Üniversitesi sosyologlarından araştırmacı Melissa Milkie.
Elbette bu, ebeveynle geçirilen süre önemsiz anlamına gelmiyor. Çok sayıda araştırma, çocukla zaman geçirirken ona kitap okumak, beraber yemek yemek, sohbet etmek gibi “kaliteli” şeyler yapmanın çocuklar üzerinde çok olumlu sonuçları olduğunu söylüyor. Aynı şey ebeveynlerin çocuklarına gösterdiği sıcaklık ve duyarlılık için de geçerli. Araştırmada vurgulanan şey, beraber geçirilen sürenin uzunluğunun çok da önemli olmaması.
Yine de, anne ve babaların çocuklarıyla birlikte geçirdikleri zaman 1970’lerden itibaren önemli bir artış gösteriyor: 1965 yılında çocuklarıyla haftada 2.6 saat geçiren babaların, çocuklarıyla geçirdiği süre 2010 yılında üç katına çıkarak 7.2’ye yükseldi. Annelerin çocuklarıyla birlikte geçirdiği süre ise haftada 10.5 saatten (1965) 13.7 saate (2010) çıktı. Hemen hemen aynı dönemde 18 yaşından küçük çocukları olan çalışan annelerin oranı yüzde 41’den (1965) yüzde 71’e (2014) yükseldi.
Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri de bugün çalışan annelerin çocuklarıyla geçirdiği sürenin, 1970’lerde ev kadını olan annelerden çok daha fazla olması.
Araştırmacıların elde ettiği bir başka şaşırtıcı sonuç da aile ile geçirilen sürenin miktarının gerçekten önemli olduğu dönemin ergenlik olması. Bir ergen, annesiyle ne kadar fazla zaman geçirirse, suça o kadar az meyilli davranışı ve “olayı” oluyor. Ve ergenler ebeveynleriyle birlikte ne kadar fazla “aile zamanı” geçirirse – birlikte yemek yemek gibi – o kadar az alkol, uyuşturucu ya da benzer riskli ya da illegal davranışlara meyilli oluyorlar. Ayrıca okuldaki notları da daha yüksek oluyor. Araştırma, haftada ortalama 6 saatini ailesiyle birlikte bir şeyler yaparak geçiren ergenlerin bundan olumlu anlamda etkilendiğini söylüyor.
Araştırmadan elde edilen sonuçlar, “Çocukla ne kadar fazla zaman geçirirsem, o kadar iyi” inancıyla yaşamlarını sürdüren pek çok ebeveyni sarsacaktır kuşkusuz. Özellikle de bu ebeveynlerin bu yaşam tarzını sürdürebilmek için işten ayrıldıklarını ya da evlerini küçülttüklerini düşünürseniz.
Amerikalı anne Mari Kosin, iki çocuğuna evde bakmak için 2013 yılında işinden ayrıldı. Çünkü iş, ev ve çocuk bakımı dengesini kurmakta yaşadığı stres, çocuklarından ayrı olmanın verdiği suçluluk duygusu ve sürekli yaşadığı koşuşturma duygusu artık fazla gelmeye başladı. Kosin’in araştırmaya verdiği tepki ise şöyle: “Evet bundan korkuyordum! Kendi deneyimlerimden de aile ile geçirilen zamanın ergenlikte ne kadar önemli olduğunu görebiliyorum. Ama biliyorsunuz, çocuğunuzla ilişkiniz onlar ergen olduğunda birden bire oluşmuyor. Bu ilişkinin oluşması zaman alıyor ve temeli ilk yıllara kadar dayanıyor.”
Milkie’ye göre ise araştırma bize şunu söylüyor: İyi ilişkiler kurmak ve bunun için birlikte geçirilen zamanın miktarına değil birlikte geçirilen anların değerine bakmak, hem anne-baba hem de çocuk için en önemlisi.
Milkie’nin anne babalara tavsiyesi ise şöyle: “Zamanı o kadar da önemsemeyin. Yaşadığınız anlar daha değerli.”