“Bana hiç bir şey sormuyor, kendi karar alıyor. Nereye gideceğimizi ne zaman gideceğimizi ben başkasından öğreniyorum.” dedi ve bir kaç damla yaşı hemen siliverdi.

Nasıl hissediyorsunuz o zaman dedim?

“Önemsiz ve değersiz, kimsenin umurunda değilim” diyebildi.

Sonra birlikte, acaba kendinin umurunda mı? diye düşündük.

İlişkilerinde kendini fikirlerini nasıl ortaya koyduğu üzerine konuşmaya başladık.

Farketti ki, O sadece susuyor, ses çıkarmıyor anlaşılmayı bekliyordu.

Üzgünüm ki henüz ilişkilerinde bir yetişkin olamamış, kendini ifade etme becerisi ilkokul düzeyinde kalmıştı.

Öyle görmüştü çünkü annesi de aman kızım sorun çıkmasın biz alttan alalım diye sıkıca tembihlemişti.

O da tıpkı annesi gibi sadece eşinin sessiz uyumlu bir bakım hizmet vereni olmuştu.

Ve artık 37 yaşında ilişkilerini yürütmede zorlanıyor, her konuda yetersizlik duygusunun içine düşüyordu.

Evet güzel dost, biz yaş aldıkça kendinizi yetişkin bir birey haline dönüştürerek, kendimizi ifade etme becerisi geliştiremedikçe, rahatsız olduğumuz konularda sınırlarımızı belli edemedikçe kimse bizi farkedemez.

İşte bu yüzden kendimizi ifade etmekten, fikrimizi belirtmekten kendimiz sorumluyuz.

Ve gerçek şu ki, kimse gelip bizi kurtarmayacak , anlamayacak, kendi değerimiz için kendi fikrimizi biz önemseyerek, ifade etmeyi seçeceğiz.

Her durumda tercihlerimizi, kahveyi nasıl içtiğimizi, nereye gitmek istediğimizi ne zamanın bizim için uygun olduğunu hep biz ifade etmeye başlayacağız.

Her güne kendimize bedenimize özen göstererek başlayıp, gülümseyerek kendimize yardım etmeyi seçebiliriz mesela.

Yeni fikirler edinerek, kendini daha rahat ifade eden kişileri gözlemleyerek cesaretle denemeler yapacağız.

Ve işte o zaman farklılaşacağız.

Biz farklılaştıkça, “buradayım” diyerek varlığımızı gösterdikçe, farkedilmeye de başlayacağız.

Evet bugün kendi varlığımıza sahip çıkmak, fikirlerimizi, duygularımızı açıkça paylaşmaya başlamak için nefis bir gün…

Haydi kolay gelsin

Kudret Eren Yavuz
Aile Danışmanı