İnsanların psikolojilerine zarar vermeyi alışkanlık edenleri tanımlamak kolay değildir. İnsanların bize yalnızca fiziksel bir saldırıda bulunurlarsa zarar verebileceklerine inanılır. Sorun şu ki etrafımız, ellerini bile kaldırmadan, hiçbir alet kullanmadan, bizi yumruklamadan bize zarar verebilecek ‘uzmanlarla’ çevrili. Ama onlar bize, en az fiziksel saldırıda bulunanlar kadar, hatta daha da fazla acı çektirirler.
Maçoluk, zorbalık, ayrımcılık… Birine, zayıf olduğunu düşündüğü bir insana zarar verme hakkı varmış gibi düşündüren sayısız sebep vardır.Bu, eşitsizliğin en güçlü ifadesidir ve elbette, günümüz toplumundaki başarı ve rekabet anlayışıyla da ilgilidir.
“Psikolojik şiddet, endişe ettiğiniz sürece, sizi tamamen işe yaramaz hale getirir.”
– Ana Isabel Gutiérrez Salegui
Onlara her yerde rastlayabiliriz. Aile yaşantımızda, ilişkilerimizde, lisede, üniversitede, çalıştığımız yerde ve arkadaşlarımızın arasında. Kaçış yoktur. Onlar dışarıda bir yerlerdeler ve onlardan kaçınmanın bir yolu yok. Ama onları karakter özelliklerinden tanıyabiliriz. Bu nedenle uyanık olmak ve bir kişinin gerçek niyetlerinin ne olabileceğini iyi analiz etmeyi bilmek önemlidir.
Psikologlar ve bilim adamları onları nasıl değerlendirecekleri konusunda ortak bir noktaya varamasalar da, psikolojik açıdan insanlara zarar vermeye alışmış kişi akıl hastası olmaktan çok uzaktır. Çoğu durumda, sadece karşılarındaki kişi üzerinde güç gösterisi yaparak zarara sebep olurlar. Bu nedenle onların kişiliğini tanımlayan dikkat çekici özellikler vardır. İşte o özelliklerden beş tanesi:
1. Hoşgörüsüzlük
Psikolojik sömürücü farklılıkların olduğunu kabullenmez. Tek bir dünya vardır, o da onun dünyasıdır. Diğer insanların dünyalarına değer vermez. Karşı cinsle ilişkisinde kendisini hep aşağılık bir konumda görür. Son haddine kadar maço ya da feministtir.
Diğer insanlara, toplumun onlara davranış biçimine göre davranır. Eğer onlarla aynı fikirdeyse, o kişiye yaklaşır. Eğer değilse mesafesini korur ve onları reddeder. Sosyal yargıların etkisi altındadır. Bu yüzden de genelde farklı olanlara karşı ayrımcılık gösterdiği ve saygısız davrandığı görülür.
2. Katılık
Psikolojik sömürücü sanki gerçeğin sahibi oymuş gibi düşünür ve davranır. Başkalarının fikirlerine önem vermez. İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun kendi fikirlerini başkalarına empoze etmeye eğilimlidir. İş anlaşma yapmaya gelince düşüncelerini bir milim bile esnetmeye yanaşmaz çünkü kendi fikirlerinin kabul edilmesi gerektiğini düşünür.
Psikolojik sömürücü tüm durumların “efendisi” olduğuna ve her zaman haklı olduğuna inanır. Diğer her zaman haksızdır ve onların farklı fikirleri sadece farklı oldukları için yanlıştır. Her zaman ön planda olmak,manipüle etmek ve herkesin ilgi odağı olmak isteyen negatif bir liderdir.
3. Siyah ve Beyaz
Psikolojik açıdan bu durumda olan biri için hayatta yalnızca siyah ve beyaz vardır. Başka hiçbir renk tonunu kabul etmez. Bu da onu affetmekten ve hata yapan bir kişinin o an içinde bulunduğu koşulları göz önüne alıp adaletli bir değerlendirme yapmaktan alıkoyar. Ayrıca hayata böyle bakması nedeniyle kendi yaptığı yanlışlar görmekten de yoksundur.
Psikolojik sömürücü tamamen şu cümleyle özetlenebilir; “Sevgi ile nefret arasında yalnızca bir adım vardır”. Hayatı bir araya geldiklerinde kaotik sonuçlara sebep olacak iki uç noktadan ibaretmiş gibi görür.Onun için iyi ya da kötü, gerçek ya da yalan, kazanmak ya da kaybetmek vardır. Tepkileri hayatı anlama biçimine göre şekillenir.
4. Aşırı Duyarlılık
Duygularını yönetmekte zorlanan insanlardandırlar. Başarısız olduklarında, yeni bir başlangıç yapmak onlara çok zor gelir. Tam tersi, başarılı olduklarında da, tüm başarının yalnızca kendilerine ait olduğunu düşünürler. Ünlü bilgelik dolu bir söz, aşırıya kaçan tüm uçlar tehlikelidir der. Ancak psikolojik sömürücü uçlarda olmayı sever hatta kendisi de böyle davranmaktan çekinmez.
Kendilerini gerçek anlamda eleştiremezler ancak aynı zamanda görünürde acımasızca kendilerini yargılarlar. Kolayca bunalıma girmeye eğilimlidirler. Sıklıkla, herkesin onları kurtarmakta zorlanacağı, çok derin sularda yüzerler.
Bu kendilerine yeterince değer vermemelerinden kaynaklanır. Böylece sürekli anksiyete yaşayarak kendilerini kurban gibi göstermeye eğilimli olurlar.
5. Çekicilik
Kurbanlarının güvenini kazanmaya çalışırken, dünyanın en iyi insanıymış gibi davranırlar. Etraflarındaki insanlar için psikolojik sömürücülerin gerçek niyetini keşfetmek zordur. Bu kişiler Oscar’lık bir oyunculuk sergilerler. Karizmaları insanları kendilerine hayran bırakır ve gittikleri her yerde çok sevilirler.
Öyle ki maskelerini çıkardıklarında, gerçek yüzleri ortaya çıktığında bile, diğer insanlar (özellikle de kurban) bir psikolojik sömürücüyle uğraştıklarına inanmayı reddederler. Hayal kırıklıkları o kadar büyük olur ki, büyük ihtimalle korkunç ve rahatsız edici gerçeği hiçbir zaman kabullenemezler.
Tüm bu özelliklere sahip olmasına rağmen, psikolojik sömürü genelde tüm hayatını acı çekerek geçirir. En büyük cezası, hiç kimseyi gerçek anlamda sevememesidir. Bu yüzden günlük hayatlarında çok fazla yalnızlık ve boşluk vardır. Yani, psikolojik sömürücü, sonunda kendi sömürüsünün kurbanı olur.