“Aman evladım, birlikte olduğun kişilerin beyin dalgalarına dikkat et !”
Gülmeyin ama, bundan sonra böyle uyaracağız çocuklarımızı.
Hatta sadece onları değil, mümkünse kendimizi de.
Nörobilim profesörü Dr. Moran Cerf’e göre uzun süre beraber olan kişilerin beyin sinyalleri birbiri ile uyum sağlayarak bir nevi senkronize oluyor.
Hatta bazı vakalarda birebir aynı bile olabiliyormuş.
Duyduk duymadık demeyiniz efendim…
Bu Moran Cerf enteresan adam.
Gençliğinde bildiğiniz “hacker”!
Bunu resmen meslek edinecek derecede hem de…
Bir gün fizikçi ve nörobilimci Crick ile tanışıyor.
Koskoca bilim adamı benimle niye bu kadar ilgilendi diye şaşırırken bakıyor ki, adamın derdi bir hacker beyninin nasıl çalıştığını anlamak.
Bu acaip etkiliyor Cerf’i. Tuhaf işini bırakıp fizik ve nörobilim okumaya girişiyor.
On yıldır da beyinle ilgili bilumum başka konuların yanında; “insanların karar alma süreçlerini “ inceliyormuş.
Öncelikle beyin röntgenlerini kullanarak insanların farklı olaylara tepki verdiklerinde hangi beyin bölgelerinin faaliyete geçtiğini tespit etmiş.
Bununla da kalmamış, iki farklı insanın beynindeki senkronizasyonu incelemiş.
Geldiği nokta şu :
“Biriyle birlikte sürekli vakit geçirdiğinizde, her iki beyinde de uyum oluşuyor”
Mesela film özeti izletiyor genelde birlikte vakit geçiren iki ayrı insana.
Bir bakıyorlar ki beyinleri aynı faaliyet kalıplarını izliyor ikisinde de.
Hatta dahası var, “Sadece iki hafta sonra, aynı filmi izleyen, aynı kitapları okuyan, aynı tecrübeyi paylaşan ve sadece birbiriyle konuşan iki kişi; dil, duygu ve bakış açısında ortak kalıplar geliştiriyorlar.”
Bu yüzden , hayatta alabileceğiniz en doğru karar, kiminle vakit geçirdiğinizi akıllıca seçmek.
Yani efendim, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, eşiniz… Aman diyeyim, çok dikkatli seçin.
Hani olur ya bazen, aslında kendisini seversiniz de, bazı huyları rahatsız eder sizi.
Hah işte onlar çok tehlikeli.
Çünkü o beğenmediğiniz alışkanlıklarını kopya etmeniz an meselesi.
Bu sizi karaktersiz yapmıyor sakın alınmayın; beyin dalgalarınız sizden bağımsız uyum sağlayıveriyor onunkine.
Bu mantıktan bakarsak huysuz biriyle sürekli beraberseniz aynı huysuz tepkileri vermeniz, ya da sürekli şikayet eden karamsar biriyle devamlı vaktinizi geçiriyorsanız, sizin de olaylara aynı umutsuz gözle bakmanız çok olası.
Sonra, “Ay ben böyle değildim, ne oluyor bana?” demeyin, benden söylemesi…
Hele ki eşler söz konusu olduğunda durum iyice ciddileşiyor.
Şimdi yazarken düşünüyorum da, hani bebeğin sarışın mı esmer mi olacağını belirleyen baskın olan genler misali, iyimser zihin mi, yoksa kötümser zihin mi baskın çıkıyor acaba?
İlla kötü etkileri değil, iyi etkileri de konuşalım.
Hani derler ya, “Kimin yanında kendini ferah , kimin yanında sıkıntılı hissediyorsun?” diye.
İşte o ferah hissettirenlere yapışın, asla ayrılmayın derim.
Belli ki o insancıkların beyin frekansları, tertemiz, berrak, huzurlu, size de o elektriği yolluyor.
Kimisi de, birer enerji vampiri.
Bana oluyor bazen.
Yanından ayrıldığımda değil konuşacak, elimi kaldıracak halim kalmıyor.
Sadece ses tonunu duyunca bile öyle hissettiklerim var.
Topuklayarak kaçasım geliyor onların yanından.
Asla kötü insan değiller, ama öyleler işte.
Benim beyin onlarla olmayı bir çeşit reddediyor sanırım.
Konu öylesine derin ki , mesela bir annenin beyin frekansları bebeğini nasıl etkiliyor?
Örneğin çok ağlayan, huzursuz bir bebeğin aslında derdi annesinin beyin dalgaları mı?
Demek ki çocuklarımızın bazı tepkilerin şikayet ediyorsak, önce kendimizi sorgulayacağız.
Aklımda deli deli sorular…
Çok da tehlikeli olabilir bu.
Ucu taaa kitleleri topluca etkilemeye, hatta kodlamaya kadar gidebilir.
Hani var ya, “aynı filme aynı tepkiyi verenler”.
Bu kısmı beni gerçekten dehşete düşürüyor mesela.
Diyorum ki içimden, o zaman bunca akla ziyan televizyon dizisi tesadüf değil. Kötülüğün iyilikmiş gibi servis edildiği onca senaryo.
Eli silahlı erkekleri, kötü kalpli entrikacı kadın karakterleri rol model yapmaya çalışan, örfümüzü, adetlerimizi, aile terbiye anlayışımızı saçma sapan gelin kaynana kavgalarına indirgeyen, içkiyi sigarayı buzlayıp her türlü şiddeti öne çıkartan hikayeler.
İzlerken isyan edip, “edep ya hu” dediğimiz…
Dengesiz insanları sırf rating artırıyor diye iyice delirtip, o sahneleri defalarca yeniden yeniden gösteren magazinel yayınlar.
Almışlar ellerine kocaman bir enjektör, beynimize umutsuzluk zerk ediyorlar sanki.
Biz de bunu dalga dalga birbirimize aktarıp köpürtüp duruyoruz.
Ey beyin dalgaları temiz, berrak, iyimser insanlar…
Yan yana durun, birleşin, bol bol birlikte vakit geçirin lütfen.
Bu ülkenin, bırakın yüreğini, beyninden ne geçtiğinin bile farkında olan, onu kontrol edebilen, o nefis terbiyesini geliştirmiş bireylere ihtiyacı var.
Pir Sultan Abdal boşuna dememiş,
“Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene…”
16.01.2019