Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Meliha Tan, ilerleyici bir nörolojik hastalık olan Parkinson’un, beyinde dopamin maddesini üreten hücrelerin kaybı sonucu gelişiyor ve hareketlerde yavaşlamaya neden olduğu hastalığa yol açan hücre kaybına nelerin yol açtığının henüz tam olarak anlaşılamadığını söyledi.

Tan, hastalığın yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini belirterek, “11 Nisan Dünya Parkinson Günü” nedeniyle açıklamalarda bulundu.

Prof. Dr. Tan, uyumsuz, titrek ve akıcı olmayan hareketlerin ortaya çıkmasına yol açan Parkinson hastalığına erkeklerde kadınlara oranla daha sık rastlanıldığını belirterek, “Genellikle 50-60 yaş aralığında görülmeye başlıyor. Ancak aile öyküsünde Parkinson hastalığı bulunan kişilerde hastalık gençlik çağında da ortaya çıkabiliyor” dedi.

Hem çevresel hem de kalıtsal faktörlerin hastalık da rol oynadığının düşünüldüğünü aktaran Prof. Dr. Tan, “İleri yaş, birinci derecede akrabalarda Parkinson hastalığı olması, geçirilmiş ciddi kafa travması ve kırsal alanda yaşamak Parkinson hastalığı için risk faktörleridir. Kırsal yaşam da kullanılan tarımsal ilaçlarının dopamin üreten hücrelerde ölüme yol açtığı düşünülmektedir. Ailevi Parkinson hastalığının ise tüm hasta grubunun yüzde 15’inden daha azını oluşturuyor” diye konuştu.

YAVAŞ İLERLİYOR

Parkinson hastalığının kural olarak yavaş ilerleyen bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tan, “Bununla birlikte hastalığın gidişatı her hastada farklıdır. Hastaların yaklaşık üçte biri hastalık boyunca tedaviye cevap verirler ve yaşamlarını önemli bir kısıtlama olmaksızın sürdürürler. Bir kısım hastada tedaviye yanıt zamanla bozulurken, bazı hastalarda ise başlangıçtan itibaren tedaviye alınan cevap kısıtlıdır” dedi.

VÜCUDUN BİR YARISINDA BAŞLIYOR

Hastalığın genellikle vücudun bir yarısında başladığını kaydeden Prof. Dr. Tan, şunları kaydetti:

“İlk belirtiler sıklıkla kol ve bacakların birinde istirahat titremesi, bir elin özellikle ince hareketlerde beceriksizleşmesi, tutuklaşması, yavaşlaması ya da tüm hareketlerin, özellikle yürümenin yavaşlaması, vücudun öne doğru eğilmesi, yürürken bir kolu vücuda yakın tutma-sallamama, ayağın sürümesi şeklindedir. Hastalar bazen düğme ilikleyip açmak gibi işlerde zorluk çektiklerini belirtirler. Gece yatakta dönmenin, yerlerinden kalkmanın güçleştiğini, harekete başlamada güçlük çektiklerini buna karşın kaba kas kuvveti gerektiren işlerde zorlanmadıklarını söylerler. Parkinson hastalarında, uykunun rüya safhası olan REM uykusu sırasında canlı rüyalara bağlı olarak konuşma, bağırma, atma, sıçrama, çırpınma şeklinde hareketler olabilir. Ayrıca koku duyusunun kaybı ve kabızlık gibi sorunlar, motor belirtilerin başlamasından yıllarca önce ortaya çıkabilir. Hastaların yaklaşık yüzde 15’inde ise hastalığın seyri boyunca titreme gerçekleşmeyebilir.”

BUNAMAYA YOL AÇABİLİYOR

Hastalığın zamanla hastalığın vücudun diğer yarısına da geçtiğini anlatan Tan, “Uygun zihinsel testlerle bakıldığında hastaların birçoğunda hafiften ağıra uzanan zihinsel işlev bozuklukları saptanır. Hastalığın ilerleyen yıllarında vakaların bir kısmında bunama gelişebilir. Duruş ve denge bozukluğunun hastalığın erken dönemlerinde görülmesi beklenmediğinden söz konusu bulgular görüldüğü zaman Parkinson dışında altta yatan başka nedenlerin de araştırılması gerekir” dedi.

İLAÇ VE FİZİK TEDAVİ FAYDA SAĞLIYOR

Parkinson hastalığını tedavisinin beyinde azalmış olan dopamin miktarını artırmaya yönelik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tan, “Hastalara bu amaçla ilaç tedavileri uygulanır. Parkinson’un kesin tedavisi olmadığından, hastaların hareketlerinin düzeltilmesi ve günlük yaşam aktivitelerini rahat yapabilmeleri hedeflenir. Ancak kullanılan ilaçların zamanla yan etkileri gelişebildiğinden hastanın takibi ve duruma göre ilaçların yeniden düzenlenmesi önem kazanır. Ayrıca düzenli egzersiz yapmanın hastalık üzerinde olumlu etkisi vardır. Bu yüzden bir egzersiz programını takip etmek, gerekirse fizik tedavi bölümüne başvurmak hastanın hayat kalitesini artırma açısından oldukça önemlidir” şeklinde konuştu.

CERRAHİ TEDAVİLER GÜNDEMDE

Son yıllarda Parkinson hastalığında cerrahi tedavinin de sıkça gündeme geldiğini belirten Prof. Dr. Tan, hastanın yakınmaları ilaçlarla düzelmiyorsa veya ilaç ilişkili yan etkiler ortaya çıkmış ise cerrahi tedavinin de bir seçenek olabileceğini söyledi.