Mary O’Neill’ın dünya üzerinde bir asrı doldurmasına sadece birkaç ay kaldı. En yakın arkadaşı Benjamin Olson ise henüz sadece 2 yaşında. Evet, yanlış okumadınız, 2!
Bugün size aralarında nesiller olan bu iki insanın ilk bakışta inanılmaz gelen dostluğundan bahsedeceğiz…
Mary ve Benjamin yan yana evlerde yaşıyorlar. Bahçelerini sadece bir çit ayırıyor. Üstelik Benjamin, kısa bir süre önce Mary’nin bahçe kapısını kendi kendine açıp kapatmayı da öğrenmiş. Dolayısıyla canı istediği zaman arkadaşını ziyarete gidebiliyor.
Benjamin annesi, babası ve kendisinden biraz daha küçük erkek kardeşi Noah’yla birlikte yaşıyor. Mary ise eşi 37 yıl önce vefat ettiğinden beri tek başına…
Mary sabahları uyanıp 1969’dan beri oturduğu evinin bahçesine çıktığında Benjamin’i çoktan güne başlamış halde buluyor. Benjamin merdivenin dibine oturup bir yandan Mary’nin hediyesi olan plastik kamyonuyla oynarken bir yandan da arkadaşının bahçeye çıkmasını bekliyor.
PANDEMİDEN DOĞAN DOSTLUK
İkilinin dostlukları pandeminin az sayıdaki güzel sonucundan biri. 1,5 yıldır sosyal mesafe kuralları ve karantinalar nedeniyle evlerinden çıkıp sosyalleşme imkânı bulamayan Mary ve Benjamin’in aralarında kurulan dostluk, hayatta kalmalarını sağlayan bir can simidi gibi adeta…
Washington Post’a konuşan Mary, dostluklarının gördüğü ilginin kendisi için bir iltifat olduğunu belirterek, “Çok iyi anlaşıyoruz” diyor.
Genelde sabah 10 gibi buluşup her gün birkaç saatlerini beraber geçiriyorlar. Mary, verandanın merdivenlerine yan yana oturup güle oynaya baloncuk üflerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını belirtiyor.
OYUN ARKADAŞI OLDULAR
Benjamin ve Mary’nin dostluğu birçok örnekte olduğu gibi ayaküstü sohbetlerle başlamış. Gerçi buna sohbet demek doğru olur mu tartışılır. Çünkü ilk tanıştıklarında Benjamin daha çok küçük olduğundan Mary’nin söylediklerine kafa sallayıp anlamsız kelimelerle yanıt verebiliyormuş. Yine de bu aralarında çok güçlü bir bağ oluşmasına engel olmamış. Mary, Benjamin’in bir numaralı oyun arkadaşı haline gelirken, Benjamin de Mary’nin pandemide ihtiyacını hissettiği can yoldaşı olmuş.
Özellikle geçen yıl mayıs ayında yaşadıkları Minneapolis şehri karantinaya girince Mary ve Benjamin dostlukları da derinleşmiş. Mary o dönemde hiçbir yere gidemediği ve kimseyle görüşemediği için hava almak için sık sık evinin arka bahçesine çıkmaya başlamış. Yan evde Olson ailesi de aynı durumdaymış ve onlar da bahçede bol miktarda zaman geçirmeye başlamışlar.
Benjamin’in annesi Sarah Olson da Washington Post’a, “12 yıldır komşuyuz aslında ama karantina esnasında çok daha fazla birlikte zaman geçirmeye başladık” diye konuşuyor.
“FAZLA KONUŞMUYOR AMA NE DEDİĞİNİZİ ANLIYOR”
Birkaç hafta içinde Mary, Benjamin’in hayattaki ilk arkadaşı haline gelmiş. Anne Sarah, “Benjamin’in etkileşim kurduğu tek insan Mary’di. Böyle bir zamanda Mary gibi bir komşumuz olduğu için gerçekten çok şanslıyız. Bahçeye oynamaya çıktığımızda Benjamin’in her gün görmek istediği bir kişi olması çok güzel” ifadelerini kullanıyor.
Elbette Benjamin, Mary’nin ilk arkadaşı değil ama çoktan en sevdiği dostları arasına girmiş bile. Aralarındaki bağın doğal bir biçimde kurulduğunu belirten Mary, “Onu sevmemek çok zor” diye konuşuyor.
Mary’e göre yaşı küçük olmasına rağmen Benjamin çok anlayışlı. “Pek fazla konuşmuyor ama sizin neden bahsettiğinizi anlıyor” diyen Mary şöyle devam ediyor: “O bana karşı sıcakkanlı, ben de ona karşı sıcakkanlıyım.”
KENDİ OYUNLARINI İCAT ETTİLER
Çok uzun yıllar bir bilgisayar şirketinin ofis bölümünde çalışmış olan Mary 63 yaşındayken emekli olmuş. Bugün zamanının önemli bir kısmını Yahtzee oynayarak, televizyonda yarışma programları izleyerek ve kelebekli eşya koleksiyonu yaparak geçiriyor. Aslında yalnız kalmaya oldukça alışkın bir insan. İki çocuğu, dört torunu ve altı torun çocuğu var ama ailesinin önemli bir kısmı başka eyaletlerde yaşıyor.
Kendisini oyalamak için birçok hobisi de var elbette ama “Benjamin’le dostluğum olmasa aylarca süren pandemi karantinasında kendimi çok yalnız hissederdim. Yapacak hiçbir şey bulamazdım” diyor. Her gün Benjamin’le oyun saatlerini dört gözle beklediğini de belirtiyor.
Birlikte birçok şey yapıyorlar. Özellikle de kendi icat ettikleri sosyal mesafeli oyun “baston topu”nu oynamayı seviyorlar.
Mary, “Bir sabah evden çıktım. Ben görünce Benjamin topunu çite doğru fırlattı. Bastonumu alıp çitin öbür tarafına uzatıp topa vurdum. Benjamin topu yakalayıp yeniden bana attı. Oyunumuz böyle başladı” diye anlatıyor.
AYLARCA ÇİTİN İKİ TARAFINDA OYNADILAR
Dostluklarının ilk birkaç ayında Mary ile Benjamin çitin iki ayrı tarafından görüşmüşler. Sarah Olson, “Hem Mary’nin iyiliği için hem de kendi iyiliğimiz için çok tedbirli davrandık. Aramızda mutlaka biraz mesafe vardı” ifadelerini kullanıyor.
Kış aylarında oyun buluşmalarının sayısı azalsa da Mary ve Benjamin görüşmeye devam etmiş. Mary, “Çoğu zaman Sarah Benjamin’i sarıp sarmalayıp benim evime uğruyordu. Böylece onu görebiliyordum” diyor.
Kış geçip havalar ısınmaya başladığında, arkadaşların birlikte geçirdikleri zaman da artmış. Sarah Olson, “Artık aşılı olduğumuz için daha yakın etkileşim kurabiliyorlar. Artık Benjamin’le ‘çak’ yapabiliyorlar’ ifadelerini kullanıyor ve Benjamin’in 6 hafta önce kreşe başlamasına rağmen Mary’i görmek için her gün özel zaman ayırdıklarını söylüyor.
Benjamin’in haftada 3 gün kreşe gittiğini belirten Mary ise, “Onu çok özlüyorum ama akşamları eve geldiğinde görüşebiliyoruz” diye konuşuyor.
YILLARDIR SAKLANAN KOLEKSİYON BENJAMIN’İN OLDU
Birkaç ay önce Mary, Benjamin’e çok kıymetli bir hediye vermiş: Yıllar evvel 53 yaşındayken vefat etmiş olan oğlunun oyuncak kamyon koleksiyonunu.
Mary, “Oyuncaklar bodrumda tozlanıp duruyorlardı. Benjamin’in kamyonları çok sevdiğini de biliyordum. Bir gün bahçeye çıkarken onları da yanıma aldım” diye konuşurken, Sarah da “İnanılmaz bir gündü” diyor ve ekliyor: “Mary bu kamyonları çok uzun zaman saklamış. Ve kadere bakın ki hemen yanı başında onlarla oynamayı çok seven 2 yaşında bir oğlan var.”
Benjamin, Mary’nin hediyesini karşılıksız bırakmak istemediğinden yerden bir avuç toprak alıp kapının eşiğine bırakıvermiş. Bugün ise en sevdiği şey Mary’e hediye götürmek.
Mary, “Avcunda bir şeylerle gelip benim avcuma koyuyor. Bazen yaprak getiriyor, bazen toprak…” diyor. Benjamin ne getirirse getirsin Mary çok mutlu oluyor ama hiçbir şey getirmese bile Benjamin’in varlığı Mary için yeterli. Yaşlı kadın, “Onun ve kardeşinin büyüğünü görmek beni tatmin ediyor. Ve gerçekten çok mutlu oluyorum” ifadelerini kullanıyor.
MARY ARTIK MIMI
Benjamin’in kelime haznesi son haftalarda genişlemeye başlamış. En çok söylediği kelimelerden biri de Mimi yani Mary’nin Benjamincesi. Annesi, “Sürekli Mimi’yi arıyor” diyor.
Mary ise Benjamin’in büyüme aşamalarını büyük bir dikkatle izliyor: Yürümeye ne zaman başladı? Kaç dişi çıktı? Hangi kelimeleri öğrendi? Bütün bu soruların cevaplarını bilen Mary, “Benjamin benim torunum gibi” diyor.
Aralık ayında Mary 100 yaşını dolduracak. Bu nedenle ağustos ayında kendisi için bir doğum günü partisi verilecek. Tabii ki Benjamin ve ailesi de orada olacak.
Mary, “Kendimi 100 yaşında hissetmiyorum. Bence Benjamin’le olan dostluğumuz yaşın sadece bir sayı olduğunun en iyi kanıtı” diyor ve ekliyor: “Sanırım benim gönül yaşım 2. Çünkü aramızdaki yıllar rağmen birbirimize çok bağlıyız.”
Hürriyet