Bu makale, uzmanlara sorulan önemli bie soruya yanıt niteliğindedir: “Virüs yakın zamanda ortadan kalkmayacağına göre, çocuğunuzu hangi koşullar altında okula geri gönderirsiniz?”
Ağustos ayının sonlarındayız. Okulların açılma tarihi hızla yaklaşıyor. Çocuklarımızı okula gönderip göndermeyeceğimize karar vermemiz gerekiyor. Bir doktor, halk sağlığı araştırmacısı ve okul çağında iki çocuk annesi olarak, bu soruya verebileceğim birkaç cevabım var.
Bariz olanla başlayayım. Çocuklarım ve tüm çocuklar, güvenli ve yüz yüze bir okul yılını hak ediyorlar. Okuların kapanmasının, özellikle de halihazırda hassas olan çocuklar için yol açtığı olumsuz etkilere ilişkin verileri hepimiz biliyoruz. Ayrıca kişisel tecrübelerime dayanarak, uzaktan öğrenmenin yüz yüze eğitime alternatif olamayacağının da farkındayım. Ayrıcalıklı aileler için evde eğitim harika bir seçenek olabilir, ancak ben – çoğu ebeveyn gibi – işimi bırakamam ve çocukların öğrenmek için bir ekrandan daha fazlasına ihtiyaçları var.
Zaten okulları güvenli bir şekilde açmak imkansız bir hayal olarak görülmemeli. Ben dahil birçok doktor, öğretmen ve bilim insanı, okulları güvenli bir şekilde yeniden açmak için yapılması gerekenleri minimum düzeyde açıkladık: Okulun bulunduğu toplulukta COVID-19 oranlarının düşük ve stabil olması; temel halk sağlığı önlemleri (maske takmak ve küçük, sabit sınıflar kullanmak gibi) için maddi kaynak ve yetki verilmesi ve çocuklar ile öğretmenler için koronavirüs testlerine kolay erişim sağlamak. Tüm bu unsurlar bazı ülkelerde başarıyla gerçekleştirildi.
Ne yazık ki, ABD’de ülke çapında COVID-19 oranları artışta. Oldukça az sayıda eyalet test pozitiflik oranını yüzde 5’in altında tutmayı başardı – ki bu da sağlık dünyasında çoğumuzun tolere edebileceği en yüksek değer. Testlerdeki gecikmeler yüksek seviyelerde. Devlet okullarına yeterince kaynak sağlanmıyor, bu da birçok okulun en temel sağlık önlemlerini alamayacağı anlamına geliyor. En kötüsü de, bilim inkarcılığı (ve sahte komplo teorilerinin internette hızla yayılması) birçok toplulukta en temel güvenlik önlemlerine bile karşı çıkılmasına yol açıyor.
Üstüne üstlük, yakın zamanda elde edilen yeni verilere göre – çoğumuz en başından beri bundan şüpheleniyorduk zaten – çocuklar da COVID-19 virüsüne karşı hassaslar, virüsü yayıyorlar ve ciddi anlamda hastalanabilirler. Bu veriler risk hesabını artırıyor. Tıpkı bizler gibi, çocuklarımızın da bu virüse karşı bağışıklığı yok.
Gerekli toplumsal müdahalelerin gerçekleşmediği göz önüne alındığında, çoğu aile bireysel bir seçim yapmak zorunda kalıyor: Çocuğumu okula gönderecek miyim, göndermeyecek miyim? Bu zor kararı verirken ebeveynlerin üzerine düşünmeleri gereken beş kilit nokta var.
1. Çevremize bakmalıyız. Test yaptırmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz, bu nedenle COVID-19 vaka sayısıyla ilgili doğru bir tahmin yapmak neredeyse imkansız. Ancak eğer test pozitiflik oranı yüzde 5’in üstündeyse, 500 kişilik bir okulda en az 1 kişinin COVID-19 pozitif olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu, güvenlik açısından çok büyük bir risk. Yetkililer doğru şeyi yapsalar da yapmasalar da, pozitiflik oranının bu kadar yüksek olduğu bir durumda şahsen çocuklarımı yüz yüze eğitim almaları için okula göndermezdim.
2. Okulumuzun aldığı önlemlere bakmalıyız. Okul yönetimi maske takmayı zorunlu kılacak mı? Öğrencileri ve öğretmenleri küçük, sabit gruplara bölüyor mu? Bir öğrenci ya da öğretmenin test sonucunun pozitif çıkması durumunda filyasyon takibi ve izolasyon politikaları var mı? Hassas öğretmenleri ve personeli korumak için uygulanan yöntemler var mı? Bu soruların cevabı hayırsa, çocuğumu okula göndermezdim. Eğer tüm bunlar yapılıyorsa, göndermeyi düşünürdüm.
3. Kendi çocuklarımızın ve ailelerimizin sağlık geçmişlerine bakmalıyız. Eğer çocuğumun kronik rahatsızlığı olsaydı, yaşça büyük annem veya babamla aynı evde yaşıyor olsaydık veya benim ciddi hastalık riskim yüksek olsaydı, çocuğumu okula göndermezdim.
4. En güvenli bölgelerde bile enfeksiyon riskinin sıfır olmadığını göz önünde bulundurarak çocuklarımızın ihtiyaçlarına göre etik açıdan zorlayıcı bir karar vermeliyiz. Vaka sayısının az olduğu bölgelerde dahi okul ortamında enfeksiyon olacaktır. Bununla birlikte, bir çocuğu evde tutmanın sosyal, duygusal ve finansal riski, ciddi bir enfeksiyon riskinden daha ağır basabilir. Bu karar aile bazında alınmalı. Ben kendi cevabımı biliyorum, ama başkaları adına bu cevabı veremem.
5. Son olarak, birçok çocuğun ve ailenin bir seçenği olmadığı gerçeğine dikkat çekmeliyiz. Fiziksel ve duygusal açıdan, akademik güvence ve beslenme açısından tam anlamıyla okullarına bel bağlayan çok fazla çocuk var. Yüz yüze eğitim olmadan çalışmanın ve çocuklarını güvende tutmanın hiçbir yolu olmayan çok fazla ebeveyn var. Yüz yüze eğitimde öncelik verilmesi gereken birileri varsa, onlar olmalı.
Ben iki çocuğumu da yüz yüze eğitim için yeniden devlet okuluna göndermeyi planlıyorum. Çevremizde düşük enfeksiyon oranları var, okulda maske takmak zorunlu ve öğrenciler küçük gruplar halinde ders görecekler, ailem de nispeten sağlıklı. Ayrıca, ben acil serviste çalışırken çocuklarımı güvende ve meşgul tutmaları konusunda okullara güveniyorum! Bununla birlikte, bu koşullardan herhangi biri değişirse, örneğin test pozitiflik oranları yükselirse veya çocuklarım sınıfta maske takılmadığını söylerse, çocuklarımı okuldan alma konusunda hiç tereddüt etmeyeceğim.
Kaynak:https://leapsmag.com/5-key-questions-to-consider-before-sending-your-child-back-to-school/