Çocukları kaygılandıran sözler…

Çocukları kaygılandıran sözler...

Kadının biri söz dinlemeyen çocuğuna bağırıyor;

“Seni anca okul paklar!…”

Ona göre okul paklama yeri.

Bir başka anne;

“Uslu dur. Bak bu teyze öğretmenmiş. Yoksa sana ceza verir!”

Okul o anneye göre, uslu durma yeri.

Öğretmen ise uslu durmayanlara ceza veren canavar…

Her iki durumda da o çocuk; okulu sevmeyen, okuldan, öğretmenden korkan, nefret eden, çekingen; ya da tam tersi, okulda en haylaz öğrenci olacak.

Çocuk da, anne de, öğretmen de sıkıntı yaşayacak…

Çocuğu okula yeni başlayacak olan bir anne kaygılı;

“Çocuğum okula alışamazsa, ağlarsa, beni özler, isterse?… ”

Annenin alt bilincindeki aranmak, özlenmek ve istenmek.

O böyle inanca sahip olduğu için çocuk da okula alışamayacak.

Tıpkı dediği gibi huysuzluk edecek. Hem kendi stres ve üzüntü yaşayacak, hem çocuğu.

Bir öğretmen de diyor ki;

“Her sene yeni gelen öğrenciler, eskileri aratıyor. Arsızlar, anne baba tarafından şımartılmışlar. Söz dinlemiyorlar, başarısızlar, ders dinlemiyorlar.”

Ve tıpkı dediği özellikte öğrencilerle karşılaşıyor.

Hem kendi kaygısını artırıyor, huzurunu kaçırıyor.

Hem kendini, hem çevresindekileri mutsuz ediyor, dersler de tıpkı dediği gibi verimsiz geçiyor.

Emekliliği gelsin diye gün sayıyor.

Peki ne yapalım? 

Eğer anne-baba isek; çocuklarımızı okuldan soğumalarına neden olan söz ve davranışlardan uzak duralım.

Kendimizle ilgili kaygı ve korkularımız varsa bu korku ve kaygılardan kurtulmak için olayları akışına bırakalım.

Akışa bırakamazsak, yardım alalım.

Çünkü bizdeki kaygı ve korku enerjisel olarak çocuğumuza aktarılıyor.

Söz dinleyen kuzu gibi olan çocuk ise aklınızda olsun, sadece bize kuzu olmaz.

Herkese kuzu olur.

Bir öğretmen çocuğumuza hatalı davrandıysa ya da iyi ders anlatamıyorsa; çocuğumuz bunu bize aktarıyor, biz de onu söz ve davranışla onaylıyorsak, öğretmen hakkında sarfettiğimiz olumsuz her söz; çocuğumuzun o öğretmenden daha önemlisi o dersten ve hatta okuldan daha fazla soğumasına neden olur.

Sıkıntı varsa çocuğumuzu dinlememiz, onu anlamaya çalışmamız, duygularını anlatmasına fırsat tanımamız; öğretmeniyle sorunu konuşarak giderebileceğiyle ilgili teşvik etmemiz; kendine inanma, güvenme belki de öğretmenini ve dersini daha fazla sevmesine katkı sağlar.

Eğer öğretmensek, günlük yaşamda kullandığımız olumsuz dil kalıplarını farkettiğimiz an, o dili değiştirmeliyiz.

Kuantum çekim yasası.

Ne düşünürsek o olur.

Onunla ilgili kişi, durum ve olayları çekeriz hayatımıza.

Hayatı nasıl algılarsak, öyle yaşarız.

“Her sene öğrenci profili daha da kötüleşiyor” dedikçe, kötü profildeki öğrenciler gelmeye devam edecek.

Mesleğini seven, çocukları seven, öğretmeyi seven bir öğretmen mi mutludur?

Her fırsatta şikayetlenen öğretmen mi?

Kile şekil veren ustalar gibidir öğretmenler.

Toplumun bütününe şekil verir.

Her insan, mesleğini sevmiyorsa, sevmek ve böylece daha mutlu olabilmek için teknik çalışma desteği alabilir.

Daha mutlu, daha huzurlu, daha başarılı bir insan olabilmemiz, çevremizi daha mutlu, huzurlu edebilmemiz, ışığımızla çevremizi aydınlatabilmemiz yine bize bağlı.

Sevgiyle kalın.

Ayşegül Özkonak 

Kişisel Gelişim Eğitmeni ve Danışmanı

Ailenin yüz karası...

Ailenin yüz karası…

Bill Gates'ten daha zengin olan genç...

Bill Gates’ten daha zengin olan genç…