Asla asla deme denir ya, bazen de demek lazım. Akıllı insanlar başarılı olmak için nelerin hiçbir zaman yapılmaması gerektiğini bilirler ve uygularlar.
Yapabileceğimiz en akıllıca şey başkalarının başarılı olması için yardım etmektir. Bu sayede, onlar kazandıkça siz de kazanırsınız.
İnsanlar birbirine destek oldukça işler büyür, daha çok değer yaratılır, çalıştıkça daha iyi sonuçlara ulaşılır. Birbirine köstek olmayan ancak birbirinin önünü açan bir topluluk içinde olmanın daha büyük başarılar getireceğini bilen başarılı insanların ASLA yapmayacakları şeyler vardır.
Boşa enerji harcamaz, negatiflik yaratmaz, düşüncesizce davranmazlar. Prensipleri doğrultusunda hiç tereddüt etmeden bu tür davranışlarda bulunmayı ret ederler.
Websayfası ceo.com’da Dashboards for CEOs (Ceo’ların Kontrol Paneli) adlı köşede yayınlanan yazıya göre, işte başarılı insanların ASLA’lar listesi:
Düşüncesizce başkalarına zaman kaybettirin.
Her toplantıya geç kaldığınızda, karşınızdakilere benim zamanım seninkinden daha değerli mesajını verirsiniz. Market alışverişinin sonunda kasada kredi kartınızı aramakla geçirdiğiniz 2-3 dakika, kasiyeri umursamadığınızı, arkanızda sıra olmuş insanların zamanına zerre kadar değer vermediğinizi gösterir.
Şirkette mutfağa gidip 1 litrelik su şişenizi ağır ağır doldurduğunuzda, sizi bekleyen iş arkadaşlarınıza ne kadar kendinize dönük bir insan olduğunuzu gösterirsiniz. Kimsenin ne yaptığı umurunuzda değildir, her şey sizin dünyanız ekseninde dönmelidir. Yani, önemi olan tek dünya sizinkidir.
Bu kadar ufak tefek şeylere kafa takılır mı diye içinizden geçiriyor olabilirsiniz. Çok minik görünen bu olaylar bir araya geldiğinde, kişinin karakteri ve davranış kalıplarıyla ilgili kocaman her an sağanak yağmura dönüşebilecek bir kara bulut haline gelir.
Kendi rahatınız için, ufak tefek de olsa, başkalarını rahatsız etmeyi rutin haline getirir, daha da kötüsü bunun farkında bile olmazsınız. Böyle küçük olaylar ve alışkanlıklar sizin nasıl bir insan olduğunuzu bütün çıplaklığıyla ortaya koyacaktır.
Özellikle liderlik konumundaysanız, etrafınızdakilere nasıl davranacağınızı, zorunluluklar değil, sadece ve sadece siz belirlersiniz. Her zaman yakınınızdaki insanların ihtiyaçlarının sizden öncelikli olduğunu farz ederek hareket edin. O zaman çevrenizden hem saygı hem de sevgi görürsünüz.
Seviyenizin altındaki herkesi yok sayın.
Toplum içinde gözümüze çarpan ancak yokmuş farz ettiğimiz kişileri bir düşünün; jimnastik salonuna azimle gelen, yeni aldığı belli olan spor kıyafetleri içine zor sığmış, orta yaşlı şişman kadın…
Kardiyo hareketlerini zor yapıyor, birkaç hareketi tamamladıktan sonra kan ter içinde kaldığı gibi, nefes nefese kıpkırmızı bir suratla 10-15 dakika daha egzersiz yapabiliyor. Jimnastiğe giden herkes onu görüyor ancak aldırmıyor çünkü herkes onun bu ortama uymadığını düşünüyor. Onu takdir etmek veya ona destek olmak yerine herkes o yokmuş gibi davranıyor.
Aslında bu tür davranışları bizler de farkında dahi olmadan sık sık yapıyoruz. Bir konferansa gittiğimizde sadece konuşmamız gerektiğinde konuşuyoruz. Örneğin, bir sunum yapacaksak, teknik ekiple gerektiği ölçüde konuşur, ihtiyaçlarımızı karşılarız ancak işimizin olmadığı kimseye selam verir miyiz? Göz temasında bulunur muyuz? Başımızla selam verir miyiz? Çoğumuz bunların hiçbirini yapmaz, işimizi yapar, çıkarız.
Oysa karşımızdakinin varlığını tanımak için gülümsemek, başımızla selam vermek veya ‘merhaba’ demek sadece birkaç saniyemizi alacaktır. Çevremizle bir bağ kurabilmek için ne kadar basit yollar…
Çok kısa zamanda çok şey isteyin.
Az tanıdığınız biri sizden bir şey yapmanızı ister, kibarca ret edersiniz. Çok zamanınızı alacaktır, zor bir iştir, yapmanız gereken başka işleriniz vardır vs. Tekrar rica eder, tekrar hayır dersiniz.
Israr eder “Ama gerçekten çok ihtiyacım var.” der. Belki çok ihtiyacı olduğu doğrudur, ancak problem onun problemidir ve herkes kendinden sorumludur, sizin o işi yapma zorunluluğunuz yoktur.
Genellikle kimse kimseye yok yere yardım etmez, en azından o kişiye sempati duymanız gerekir. Eğer sizden yardım isteyen kişi size daha önce yardım ettiyse, istediği şey ne kadar zahmetli bir iş olursa olsun, ona yardım etmeye daha eğilimli olursunuz.
Üstelik yardımlaşmayı seven insanların çevresinde olmak herkesin hoşuna gider. Sorunlar yardımlaştıkça daha kolay halledilir, daha pozitif bir ortam yaratılır.
Gerçekten yardıma ihtiyacı olan insanları yok saymak.
Aynı zamanda bazı insanların kendi kendilerine yardım edecek durumlarının olmayabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.
Birinin onlara acil ve basit bir çözüm getirmesine ihtiyaçları vardır. Bu birkaç lira para, sıcak bir yemek, bir kalın palto, iş çıkışı birini arabanızla eve bırakma gibi son derece basit hareketler olabilir.
İyi şeyler yaparsanız, iyi şeyler sizi bulur. Hintlilerin karma dediği bizim ektiğini biçmekten kastettiğimiz işte budur. İyilik yapın denize atın döner sizi bulur derler ya, bir gün sizin yardıma ihtiyacınız olduğunda yardım sizi bulacaktır. Üstüne üslük hiçbir beklentiniz olmadan iyilik yapmak sizi mutlu edecektir.
Soru sorun ki SİZ konuşabilesiniz.
Örneğin, başka bir departmanda çalışan bir arkadaşınızla yemektesiniz. “Sence sosyal medya etkili bir pazarlama aracı mı?” diye sordunuz. İş arkadaşınız henüz ağzını açmış, “Aslında bazı durumlarda sosyal medyanın…” diye söze başlamış, sözünü bıçak gibi keserek, sazı elinize alıyorsunuz ve pazarlamanın sizi ilgilendiren analitik tarafından konuşmak için müthiş bir fırsat yakalamış oluyorsunuz.
ROI’lar, satışa bir türlü yansımayan pazarlama projeleri havada uçuşuyor. Farkındalık yaratmanın son yılların saçmalığı olduğunun altını çizdikten sonra, 15 dakikalık monoloğunuza bir yudum su ile ara veriyorsunuz. Tam o sırada kibar iş arkadaşınız masasına dönmek zorunda olduğunu, 10 dakikaya bir toplantıya gireceğini söyleyerek sizden izin alıyor.
Yani, sizi daha fazla dinlemek istemediğini ve sıkıcı bulduğunu sizi kırmadan nazikçe iletiyor. Kendi egonuzu tatmin ederken arkadaşınızı kaçırıyorsunuz.
Gerçekten bir konuyla ilgileniyorsanız, bir sorunun cevabını merak ediyorsanız soru sorun. Sırf konuşmak için cevabını dinlemeyeceğiniz soruyu sormayın.
Hem kendinize hem karşınızdakine haksızlık edersiniz. Karşınızdakinin cevabını dinledikten sonra, konuyu daha iyi anlamak, merak ettiğiniz yönleriyle ilgili bilgi edinmek için detaya giren sorular sorabilirsiniz. İnsanlar kendileri veya onların uzmanlık alanları ile ilgilenilmesinden mutluluk duyacaktır.
Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Hak ettiğiniz saygıyı görmediğiniz zaman kafanızdan geçen kalıp bu değil midir? Ben çok önemliyim, bana nasıl böyle davranırsın?
Oysa karşınızdakinin size kim olduğunuzdan bağımsız olarak saygı göstermesi, işini düzgün yaparak size en iyi hizmeti vermesi gereklidir. Ben kimim biliyor musun demek yerine kişiden herkese davranması gerektiği gibi size de saygı ve itina ile davranmasını istemek yerinde olacaktır.
İlginç kişiliğimden hiç ödün vermem.
Farklı bir kişiliğe sahip olmak, özgün, sıra dışı, komik, eksantrik olmak normal zamanda herkesin saygı duyduğu şeyler olabilir ancak kriz dönemlerinde herkesin konuya odaklanması ve farklılıklarını mümkün olduğunca uçlara taşımaması önemlidir.
Komik olduğunuzu, yaratıcı ve ilginç fikirlerle insanları şaşırttığınızı herkes bilir ancak her şeyin bir zamanı vardır, ciddi olma zamanı ciddi olunmalıdır. İnsanların sempatik buldukları hareketler stresli ortamlarda rahatsız edici hale gelebilir.
Kendi kendinle alay ederek başkalarına aynı hakkı tanımak.
İnsanın bazı konularda kendi kendiyle dalga geçmesi kendiyle ne kadar barışık olduğunu gösterir. Saçları dökülmüş biriyseniz, ironiyle sırma saçlarınıza saatler ayırdığınızdan söz edebilir, kilo probleminizi yılsonu partilerine bağlayabilir ve keyifle çikolatanızı son lokmasına kadar bitirebilirsiniz ancak başkası saçınız, kilonuz, kariyeriniz veya ailenizle ilgili bir iki yorum yapsa bozulursunuz.
Eğer birinin kendi kendiyle alay ettiğini görürseniz, sakın sizin de aynı konularda kendisiyle alay edebileceğiniz anlamını çıkarmayın. Kendi kendinizle alay ederken de, doğru zamanda, ortamda ve kişiler arasında olduğunuzdan emin olun.
Mütevazıymış gibi kendini övmek.
Hem mütevazı olmak hem de kendini övmek nasıl olur demeyin. Kişi, kendini övmüyormuş gibi davranıp, kendini dev aynasında görmenin farklı yollarını bulabilir.
Çalışanlarınızın birkaç hafta sonra vereceğiniz TED konuşmasıyla ilgili stresli olduğunuzu veya yazlık ve kışlık evlerinizin ihtiyaçlarını gidermenin ne kadar zor olduğunu duymasına gerek yoktur.
Kendinizi övmenize gerek olmadığını unutmayın, bırakın diğerleri sizi övsün. Eğer güzel işler yaptıysanız, merak etmeyin çevrenizdekiler sizi övecektir.
Düşüncelerinizi zorla kabul ettirin.
Birçok şey biliyorsunuz. Güzel, ilgi çekici, akıllıca, önemli şeyler.
Bu şeyleri doğru ortamlarda paylaşmak kritik önem taşır. Bir mentorsanız, hemen paylaşın.
Koç veya liderseniz, hemen paylaşın. Sizin için doğru olan şey, her zaman herkes için doğru olmayabilir.
Hayatta, birçok şeyde olduğu gibi, insanların farklı görüşleri, prensipleri, doğruları olabilir. İlle de sizin doğrunuzun kabul edilmesi gerekmez, her kararda farklı düşüncelere de yer vermekte yarar vardır.
www.datassist.com.tr