DEHB Olan Çocuklara Nasıl Yaklaşmalıyız?
Rehber öğretmenler olarak bize gelen ve belki de en çok zaman ayırdığımız konulardan biri, öğrencilerin sınıf içi davranış sorunlardır. Bu sorunların her öğrenci için farklı nedenleri olsa da, genellikle öğretmen için öğrencide gözlenen davranışlar aşırı hareketlilik ya da dikkat eksikliği üzerinedir.
“Söylediğim yönergeleri almıyor, beni dinlemiyor, dersi takip etmiyor, ders dışı yapmaması gereken ne varsa yapıyor, sürekli hareket halinde, yerinde oturmuyor, elleri ayakları kıpır kıpır, arkadaşlarına nedensiz yere zarar veriyor, dalgın, hayal dünyasında, unutkan, dağınık, çok konuşuyor…” vs.
Öğretmenden gelen bu tür gözlemlerden sonra; önce öğrenciyle sonrasında aileyle yapılan görüşmelerde, genellikle benzer şikayetlerle evde de fazlaca bunalmış, bezgin bir ebeveyn tablosu çıkıyor karşımıza.
Birkaç görüşme ve aileye sunulan çeşitli önerilerden sonra önce bir çocuk pedagoguna ardından da çocuk psikiyatrisine yönlendirmelerini yapıyoruz. Öğrenciye yönelik aileden, sınıf öğretmeninden ve rehber öğretmenden istenen gözlem formlarını objektif değerlendirmelerle doldurarak, geri gönderiyoruz. Ardından yapılan incelemelerde davranış sorunları yoğun olan çocuklar genellikle tanılanarak geliyor.
Bazen sadece dikkat sorunu, kimi zaman sadece hiperaktivite ya da her ikisi birlikte dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluk (DEHB) diye gönderilerek, ilaç serüveni başlıyor bundan sonraki süreçte. Az dozlarla başlayan ilaçlar kimi zaman değiştirilerek uygun ilaç bulunmaya çalışılıyor.
İlaç, Bu Sürecin İlk Basamağı
DEHB hastalık olarak görüldüğü için ilaç da tedavinin tıbbi sürecini oluşturuyor. İlaç, bu sürecin ilk basamağı… Fakat hastalık diye kabul edilip sadece ilaçla tedavi edilmesini beklemek çok yanıltıcı. İlacı verdik, her şey normale dönsün diye bir beklenti hiçbir sorunu çözmediği gibi, bir takım önyargılara da neden oluyor. “İlacın hiçbir şeye faydası yok, çocukta uyuşukluk yapıyor, ileride bağımlı olur,”… vb. söylentileri beraberinde getiriyor.
DEHB Süreci İyi Analiz Edilmeli
Bir diğer önemli nokta da, DEHB sürecinin iyi analiz edilmesidir. DEHB tanı ölçütleri belirlenmiş nörobiyolojik tıbbi bir rahatsızlıktır. Çocukta belirtilerin 7 yaş öncesi gözlenmesi ve en az altı aydır sürüyor olması ve yine en az iki ortamda gözleniyor olması gerekmektedir. Yani çocuğun sadece okulda ya da sadece evde belirtiler göstermesi yeterli değildir.
Çocuğun davranışları DEHB belirtileri gibi gözlense de; beklide çocuk okulda ya da evdeki durumuna yönelik tepkisel davranışlar geliştirmiş olabilir. Okuldaki sosyal çevre, ders ve ödev süreci birçok öğrencide sıkıntılara neden olabilmektedir. Buna yönelik artan öğrenme isteksizliği nedeniyle aile içi yaşanan çatışmalarla gelişen davranım bozuklukları artabilir. Ya da tam tersi, evdeki olumsuz durumlar nedeniyle çocuğun yaşadığı duygusal sorunlar, okulda baş edilemez davranış problemlerini geliştirmiş olabilir. Yanlış aile tutumları ve sosyal çevrenin getirdiği negatif koşullar çocuğa yönelik algıları olumsuz etkileyebilir.
“Dikkatini verse başarılı olacak“ denilen çocuğun beklide yeteri kadar dikkatini çekmeyi başaramıyor ya da; doğru tepkilerle yönlendirilemeyen çocuğun, gelişimsel özelliklerine yeterli sabır gösteremediği için aşırı hareketli geliyor olabilir.”
Fraklı Davranışlar Sergileyen Her Çocuk DEHB Demek Midir?
Yaşıtlarından belirgin farklılıklar gösteriyor olması DEHB demek midir yoksa farklı nedenler olabilir mi? Yaşıtlarıyla kıyaslandığında aslında tolere edilebilecekken yanlış tutumlar neticesinde yoğunluğu artmış birtakım davranım sorunları mı var? Yoksa sınırları iyi çizilememiş ve fazlaca şımartılmış bir çocuk mu? Ya da benmerkezci tavırlarını dizginleyememesi sonucunda çoğalmış sorunlar mı? Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu koşulların çok iyi bilinmesi ve değerlendirilmesi gerekir.
Tanımlama Nasıl Yapılıyor?
DEHB ölçütlerini incelediğimizde örneğin “yerinde duramaz, çoğu zaman elleri ayakları kıpır kıpırdır, ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur, çoğu zaman yerli yersiz koşup tırmanır, çok konuşur”; “detayları gözden kaçırır, çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde dikkatsizce hatalar yapar, çoğu zaman yönergeleri takip etmez”… gibi yöneltilen pek çok sorulara “çoğu zaman” sorun yaşandığı düşünülerek “evet” diye verilen yanıtlar toplanınca tanılama yapılıyor.
Eğer çocuk tümüyle incelenerek DEHB tanısı yapılmışsa, bu süreçte çocuğa asıl desteğin aile ve öğretmen yaklaşımı olduğu asla unutulmamalıdır. Hangi ilaç verilirse verilsin bu sorunu kökten çözemez. Özellikle de çocuğa karşı yanlış davranışların oluşturduğu travmanın etkilerini silmek oldukça zordur. Bu çocukların çok daha profesyonel desteğe ihtiyaçları vardır. Ailede ya da okulda sert denetim tedbirleri, ikazlar ve sürekli “hayır” ifadeleri hiçbir fayda sağlamaz.
Kabul edilebilir davranışların çizgisinin net biçimde belirlenmesiyle, anne baba ve öğretmenlerin birleşik destek programları ile çalışmaları iyileştirici rol oynar. Tanılandıktan sonrada çocuğa yönelik şartlar iyileştirilmese sonuç değişmeyecektir.
DEHB olan çocukların benlik gelişimlerini sağlıklı tamamlanabilmesi ve iç denetim duygularını geliştirebilmeleri için davranışların kontrollü, tutarlı ve denetimli öğretilmesi ve uygun olarak modellenmesi gerekir. Bu asla çocuğun suçuymuş gibi davranılmamalıdır. “İstese dikkatini verir, bilerek böyle davranıyor, büyüyünce düzelir” gibi yaklaşımlarda çocuğun yaşadığı sorunlara duyarsız kalmaktır. Hastalığı kabul etmemek sorunu daha da güçleştirerek bilişsel, duygusal ve sosyal bozukluklara sebep olur.
DEHB Yaşayan Çocuklara Karşı Empati İle Yaklaşılmalı
DEHB hem aile için; hem de sınıf ortamında öğretmen için baş edilmesi zor bir durumdur. Sürekli yönerge vererek kontrol etmek bir süre sonra yılgınlığa sebep olmaktadır. Öğrencinin yaşadığı zorluklarda empatiyle yardımcı olabilmek sabır gerektirir. Çocuğu yargılamak, suçlu görmek, dışlamak, cezalandırmak ona sadece zarar verir.
Ayrıca DEHB aile içinde de pek çok soruna neden olarak anne babanın birbirini suçlamasına, terbiye ve disiplin sorunu olduğunu düşünerek çocuğa çok daha fazla yüklenilmesine sebep olmaktadır. Anne baba dayanışmasıyla sevgi sabır, samimiyet ve güven ortamı sağlanmazsa riskli davranışlar artar. Aile içi sağlıklı iletişim ve çocuğa yönelik iletişimin kalitesi, etkin dinleme çalışmaları, süreci iyileştiricidir.
Duygusal sorunlar pek çok davranışı olumsuz etkileyebildiği gibi; davranış sorunları da iyi analiz edilmezse çok yoğun duygusal sorunlarına yol açarak, çocuğun sosyal yaşamını tümüyle bozabilir. Ailenin ve öğretmenin “ne yapabilirim – nasıl yardımcı olabilirim” sorularıyla izleyecekleri yol en faydalı yoldur…