Öfke, korku, çaresizlik, kaygı, hüzün, endişe, yalnızlık, güvensizlik gibi insanı yerden yere vuran duygularla geçiriyoruz günlerimizi.

En sakinimiz, en sabırlımız bile isyanda.

Yetişkinler böyleyken Çocuklar nasıl acaba?

Başka bir yerden anlatmaya çalışayım.

Bugünün çocukları “deniz” temalı bir öykü yazıyorsa öykülerin çoğunda konu deniz kirliliği, atıklar, ölen deniz canlıları oluyor.

Niye böyle?

Çünkü denizleri kirlettik, çocuklar iki satır öyküde bile buna çözüm aramak zorunda hissediyor kendini!

Bu sayfayı çokça çocuk okur takip ediyor, biliyorum ki hiç değilse ailelerinin telefonlarından bakıyorlar.

Alevleri, çaresizliği, yok oluşu, külleri, kavrulan hayvanlarımızın fotoğraflarını paylaşmak istemedim. Çünkü unutmuyorlar ve günlerce hafızalarından gitmiyor. Ne var ki bir şekilde görüyorlar.

Görmek ne demek?

Yangın bölgelerinde çocuklarımız çaresizce alevleri izledi, yavrular yangından kaçtı, yangını yaşadı.

Dün bir arkadaşım kızıma orman yürüyüşü yapalım mı, diye sordu.

Kızımın cevabı “Ormandan korkuyorum, yangınlar oluyor, gitmeyelim” oldu.

Oysa ben onları her fırsatta ormana götürerek, başlarından ağaç gölgesi eksik etmemeye çalışarak büyüttüm.

Şimdi çocuklardan orman temalı bir yazı yazmalarını istesek ne olur acaba?

Ben az çok tahmin ediyorum.

Yanan ağaçlar, kaçmaya çalışan hayvanlar, kahramanın babasının itfaiye eri olması ve bir yangında hayatını kaybetmesi, çocuk ormandayken yangın çıkması, yangını söndüremeyen yetişkinlerin yerine çocukların birleşip yangını söndürmesi, ormandaki canlıların insanları ormandan kovma çabası, bozuk yangın söndürme uçağını gizlice tamir edip yangını söndüren çocuk kahramanlar…

Çoğu bunları yazacak.

Niye?

Çünkü neyle büyürsen onu büyütürsün.

Çocuklara güzel bir gelecek, daha iyi bir dünya bırakacaktık ya hani, bütün reklam kampanyalarında, söylemlerde, sloganlarda, tanıtım metinlerinde bu vardı.

Güzel bir geleceği, daha yaşanır bir dünyayı geç, onun hayalini bile bırakmadık, bırakamadık.

Allah affetsin.

Oyuncu Anne – Şermin Yaşar