Eskiden çeşme başı insanların nadir sosyalleşme mekanlarından biriymiş.
Bütün gün evdesin, tarladasın, başka bir insan görebildiğin, belki nispeten dinlenebildiğin, sohbet edip sosyalleştiğin kıymetli bir alan.
Annem anlatmıştı.
Can atardık suya gitmek için. Su bitti desinler diye beklerdik.
Çeşme başında vakit kazanmak için de musluğu kısardık, evli kadınlar suya gelince kendi dolmuş suyumuzu onlara boşaltıverirdik, demişti.
Uyanıklara bak.
Boş giderken de içine kibrit kutusu koyarlarmış.
Niye?
Çünkü içinde mektup var!
Eskiden sosyal medya, whatsapp böyle çalışıyormuş işte.
İnsanlar böyle sosyalleşiyorlar, hatta eş buluyorlarmış.
O yüzden türkülerimizde sık geçen kelimelerdendir “çeşme.”
Hadi gelin kelimeyi azıcık gıdıklayalım.
Çeşme kelimesi çeşm, ‘göz’den geliyor.
Biz göze şimdi çeşm demeyiz ama türküde diyoruz bal gibi, “İşte gidiyorum “çeşm-i siyahım”daki çeşm bu işte, karagözlüm dememiş de öyle demiş.
Türküler böyledir, kaybolan kültürü, kaybolan geleneği, kaybolan kelimeyi alır, bir ananın yavrusunu sakındığı gibi sakınıp saklayıverir.
Oyuncu Anne – Şermin Yaşar