Bir arkadaşımın kızıyla konuşuyordum. İki yıllık evliliğini tek celsede bitirmiş olmanın şaşkınlığı hâlâ üzerindeydi. Sözleri, kavga ve çekişmelerle süren bir evlilikten kurtulmanın sevincini ifade ediyordu ama biraz eşeleyince önüne çıkacak yeni sorunlar, arayışlar ve yalnız sürdürülecek bir hayat da onu korkutuyordu.
Dinlediğimi hissedince evliliğini daha detaylı anlatmak ve kendi haklılığını kanıtlamak istedi. Anlattıklarının çok büyük bir bölümü kendi evliliklerini kendi akıllarıyla nasıl yıktıklarının acı bir hikâyesiydi.
Çağımızda dünyaya ve insan ilişkilerine madde çok egemen. Maddenin egemen olduğu yerde ise duygular, kalp ve ruhun yaşama olan etkileri zayıflıyor. Genç kızımızın anlattığına göre evliliklerinin neredeyse tümünü hesap, plan, mantık ve akıl üzerine kurmuşlar. Aldıkları aylıkları nereye, nasıl harcayacaklarını hesaplamışlar, hesap şaşınca hesapsızlıklarına kızıp tartışmışlar.
Kariyerlerinde nereye ulaşacaklarını planlamışlar, aksilikle karşılaşınca yaşadıkları stresi eve yansıtmışlar. Ne zaman çocuk yapacaklarını, kızın ailesiyle hangi zamanlar, erkeğin ailesiyle hangi zamanlar görüşeceklerini kararlaştırmışlar, günlük yaşama uygulayamayınca suçu birbirlerine yükleyip işe aileleri de katarak kapışmışlar.
Evde hangi işleri kimin, hangi işleri diğerinin yapacağı konusunda daha nişanlı iken anlaşmışlar ama nişanlılıktaki hesap evlilikte tutmayınca her ikisi de birbirlerini işten kaçmakla suçlayıp kırmışlar.
Evlilikte insanları sevgi birleştirir, çıkan sorunları sevgi yumuşatır. Evliliğe akıl değil, sevgi yön vermelidir. Evde hesap olmaz, hesap ticarette tutulur. Evlilikte planlar sevgi üzerine kurulursa başarılı olur. Hangi planları yaparsanız yapınız kendinizi sevgiye terk ettiğinizde güzel sürprizlerle karşılaşırsınız.
O güne dek hiç açılmamış kapılar önünüze açılır. Birbirini seven iki insan arasındaki iletişim yaşamın doyulmaz lezzeti olur. Karşı tarafla akılla değil duygularla ve kalple konuşursanız iletişimi zorlaştıran ego bir kenara çekilir.
Söylenilenleri içtenlikle dinlersiniz, sözleri egonun filtreleri olmadan gerçek şekliyle anlarsınız. Onu yargılamak ve eleştirmek yerine yaptıklarını anlayışla karşılarsınız. Gösterdiğiniz duyarlılığı karşı tarafta da görürsünüz. İlişkiler sevginin yarattığı hoş ortam ve söylenen sevgi sözleriyle yaşamımızı aydınlatır. Birbirinize güven duyarsınız, yalnız olmadığınızı hissedersiniz, korkular kaybolur. Sevgi ruhun tüm zenginliklerini ortaya çıkarır. Daha duyarlı, daha anlamlı, daha huzurlu yaşamaya başlarsınız.
Evinizde, işinizde, ticaretinizde, üretiminizde, insan ilişkilerinizde, özetle; yaşamınızın tümünde kalbi ve duyguları dışarıda tutarsanız, yaşamınız kurur, güzellikler kaybolur. Oysaki günümüzde akıl, mantık, hesap daha önemli görülüyor. Ruh ve duygular işin içine karıştırılmıyor. Katmak akılsızlık ve mantıksızlık gibi görülüyor.
Sevgi olmazsa doğaya, çevreye, insanlara, çocuklara duyarsız kalırsınız. Kirletmekten, incitmekten, zarar vermekten rahatsızlık duymazsınız. İnsanlara acımazsınız, sorunlarını paylaşmazsınız, ihtiyaçlarıyla ilgilenemezsiniz.
Birbirini sevmeyen iki insanın bir arada bulunması hayatı çekilmez yapar. İnsan ilişkilerini sürdürebilmenin en kestirme yolu sevgiyi korumaktır. Sevgi olduğu zaman birleşen ellerin sıcaklığı tüm bedene yayılır. Bakışan gözler ruhu aydınlatır. Birleşen kalpler Allah’a ulaşır.
Mutlu olmak istiyorsanız duyarlılığınızı artırınız, Allah’ın verdiği nimetleri fark ederek, dünyadaki tüm güzellik ve bereketi algılayarak, O’nun yarattığı canlı, cansız her varlığa saygı duyarak, her şeyin O’ndan geldiğine inanarak ve severek yaşayınız.
İnal Aydınoğlu
Öğretim görevlisi – Yazar