Eğer bir anne veya babaysanız bu sözlerden en az birkaçını mutlaka sarf etmişsinizdir.
Araştırmalar, bu sözlerin beklenmedik şekilde geri tepmelerinin nedenlerini şöyle açıklıyor:
1) “Ağlama!”
Sürekli, ağlamayla uğraştığınız için çocuklara ağlamamalarını söylemek çok çekici gelebilir ancak bu, onların hislerini geçersiz kılıyor ve onlara, size duygularını açık olarak ifade etmemeyi öğretiyor.
Bunun yerine, “Şu anda çok üzülüyorsun/korkuyorsun/kızgınsın” gibi bir sözle hislerini adlandırmaya çalışın.
Onlara, duygularını ifade edecek kelimeler vererek hem duygularını geçerli kılıyor hem de bir sonraki sefer kendilerini ifade edebilecekleri dili vermiş oluyorsunuz.
2) “Yapma!”
“Koşma! Bağırma! Atma!” Araştırmalara göre ebeveynler ne zaman bu tür bir emir verse çocukların davranışlarını durdurmaları daha az olası.
Çocukların beyinleri, duyduklarını yapmaya programlıdır. Siz “koşma” dediğiniz zaman onların duydukları “koş” oluyor.
“Yürüsen daha iyi” diyerek, onlara tam olarak nasıl davranmaları gerektiğini ifade edebilirsiniz. Bu, emri de daha olumlu bir çerçeve içine alır.
3) “Özür dile”
Küçük çocuklara, eylemlerinden dolayı üzüntü hissetmeye başlamalarından uzun zaman önce özür dilemek öğretilir.
Özür dileme eylemi, yetişkinleri teskin eder çünkü kibarlık ifadesidir ancak araştırmalara göre özür dilemek, çocukları empati kurabilen yetişkinler haline getiren bir şey değil.
Bunun yerine çocuklara, rencide ettikleri kişiye yardım etmek için harekete geçmeyi öğretmek, çok daha verimli.
Başka bir çocuğun blok kulesini yıkan çocuğun, kuleyi onarmasına yardım edin. Isıran çocuğun, diğer çocuğa bir parça buz vermesini sağlayın.
Çocuklarımıza, eylemlerinin gerçek sonuçları olduğunu ve empatiden uzak bir “özür dilerim”den daha fazlasını gerektirdiğini öğreterek bunları daha az yapmalarını ve daha empatik hale gelmelerini sağlayabiliriz.
4) “Vurmuyoruz…”
Veya “fırlatmıyoruz” veya “ısırmıyoruz” vs… Bu, biraz incelik istiyor çünkü bu sözün amacı çocuğun, bizi güvende tutmak için kuralları olan bir grubun parçası olduğunu göstermek.
Ne yazık ki sürekli vuran, ısıran veya başka bir negatif davranış sergileyen çocuk için bu söz, gruptan dışlanıyormuş hissi uyandırabilir.
Çok daha verimli bir yaklaşım “Vurmak iyi değil” demek ve size veya diğer çocuğa kendisini nasıl hissettirdiğini ifade etmek olacaktır. Ardından, verdiği zararı telafi etmesi için çocuğun eyleme geçmesini sağlayın.
5) “Gördün mü?”
Bu, klasik bir “Ben sana demiştim” sözüdür. Çocuğa kanepede zıplamamasını söylediniz, sizi dinlemedi ve kanepeden düştü, canı yandı.
Siz de “Gördün mü, sana zıplamamanı söylemiştim” dediniz. Bu tepki, çocuğu utandırır ve ona sorun çözümü veya kendini ifade için bir imkan sunmaz.
En iyisi, çocuğun sakinleşmesini beklemek ve sonra da olan biten hakkında konuşmak bir sonraki sefer nasıl daha iyi bir karar vereceğini sormaktır.
6) “Mızmızlanma!”
Mızmızlanmak çok zorlayıcı. O kadar sinir bozucu ki insan sadece bir an önce kesilmesini istiyor! Öte yandan, çocuklara mızmızlanmamalarını söylemek, mızmızlanmalarını kesmiyor.
Bunun yerine, “Düzgün konuşmanı tercih ederim” deyin veya “Bu sorunu nasıl çözebiliriz?” diye sorun. Çocuğun problem çözme yetilerini devreye alarak, ona durumu kontrol etmesi için biraz yetki vermiş oluyorsunuz.
Ebeveynlik uzmanı Lynn Lott’un “Sordun, cevap verdim” stratejisini de kullanabilirsiniz. Çocuğunuz bir soru sordu ve “Hayır” dediyseniz fakat mızmızlanmaya devam ediyorsa “Sordun, cevap verdim” diyebilirsiniz.
Çocuk bu sözü anlayınca ve söz evde düzenli olarak kullanıldıkça çocuk mızmızlanma, ağlanma veya pazarlık yapmaya daha az meyledecektir.
7) “Kaç kere söyleyeceğim?”
Bu söz geri teper çünkü çocuğa, bir şeyi bir kereden fazla söylemeye istekli olduğunuz mesajını verir. Çocuk, ilk seferde istediğiniz tepkiyi vermediyse ya sizi duymamıştır/tembihi anlamamıştır ya da tembihten kaçınıyordur.
Bu sorunu nasıl ele alacağınız, yukarıdaki iki durumda farklılık gösteriyor ancak “Kaç kere söylemem lazım?” demek, yanlış mesaj verecek ve çocuğunuzun söyleneni yapmasını sağlamayacaktır.
8) “Baban gelene kadar bekle…”
Bu klasik sözün yaptığı iki şey var: Orada bulunmayan annenin/babanın tepkisinden korkmak ve sizin o sırada eyleme geçmeyeceğiniz mesajını vermek.
Küçük çocukların eylemlerinin sonuçları, etkili olmak için hemen o anda gerçekleşmelidir. Anne ya da babanın eve gelmesini beklemek, sonucu uzun vadede etkisiz kılar.
Ek olarak, çocuklar anne ya da babanın tepkisinden korkmaya başlamaları, yanlış bir şey yaptıkları zaman cezalandırılmaktan korkarak ebeveyne gelmemelerine neden olur.