Yorgun ve kolay geçmeyen bir günün akşamıydı.
Böyle yorgun ve gergin eve gitmektense Özgürlük Parkı’nda biraz yürüyüp öyle gideyim dedim. Parkta bir baba çocuğunu pusette gezdiriyordu. Çocuğun yüzündeki tertemiz ifade ve güzellik öylesine hoştu ki hafifçe gülümsedim.
Çocuğun da güldüğünü hissettim. El salladım, daha çok güldü, o da bana el salladı. Özgürlük Parkı’nda yürüyüş parkurları kısa olduğu için yarım saatlik yürüyüş sırasında dört kez karşılaştık.
Her seferinde güldük birbirimize, el salladık. Aramızdaki ilgi babaya da yansıdı. O da bize katıldı, gülümsedik, el salladık, selamlaştık. Arabaya binip eve dönerken günün stresinden hiçbir şeyin kalmadığını, gönlümün huzur dolduğunu hissettim.
Eve gidince eşim, “Güzel bir gün geçirmişe benziyorsun, gözlerinin içi gülüyor” dedi. O an hissettim ki parktaki gülümseyişleri eve de taşımıştım. Bir gülümseyiş çocukta neşe, bende huzur, evimizde hoş bir akşam yarattı. Herhalde bizimle birlikte gülümseyen babada da bazı izler bırakmıştır.
İşte sevinç, neşe, huzur bu kadar kolay… Problemli geçen bir günün akşamında dahi bir gülümseyişle yakalanabiliyor. Aslında yaşam o kadar da zor değil; işin püf noktası, vermeyi ve paylaşmayı öğrenmekte…
Sevgi dolu bir yaşamı mı özlüyorsunuz? Hemen sevmeyi öğreniniz. Karşılaştığınız her insanı doyasıya, hiçbir karşılık beklemeden seviniz. Katıldığınız her ortamı sevginizle doldurunuz. Bulunduğunuz her toplulukta sevginin yaşayıp yücelmesi için çaba sarf ediniz.
İlgi ve takdir görerek saygın bir yaşam mı sürdürmek istiyorsunuz? Hemen başkalarına karşı ilgili olmayı, güzel yönlerini takdir etmeyi öğreniniz. İnsanları fark ediniz. Duygularını, düşüncelerini, çalışmalarını, çabalarını fark ediniz. İlginizle güçlendirip takdirlerinizle moral veriniz.
Başarılarla taçlanan bir yaşam mı arıyorsunuz? Hemen başkalarının başarıları için olanak yaratmayı öğreniniz. Hiçbir kimsenin başarısını kıskanmayınız. Gelişen insanlara engel olmayınız. İleri yürüyenlere çelme takmayınız. Onları daha ileriye itiniz ki, onlar da sizi daha ileri başarılara doğru çekip götürsünler.
İsteğiniz sevinç dolu bir yaşam mı? O zaman etrafa sevinç dağıtmayı öğreniniz. Hüznü, endişeyi, tereddüdü yaşamınızdan siliniz. Gittiğiniz her yere gülümseyerek giriniz. Karşılaştığınız her insana gülümseyerek bakınız. Kafanızdaki sorunları, içinizdeki korkuları bırakıp gönlünüzü yaşama sevinciyle doldurunuz. Onu etrafa dağıtınız, dağıtınız… Ne kadar çok dağıtırsanız o kadar çok kazanırsınız.
Aradığınız mutluluk ise, mutlaka başka insanların mutluluğu için hizmet etmeyi öğrenmelisiniz. Şu anda Dünya’da milyonlarca insan bu yolu deniyor. Onlar mutluluk dağıtıyor ve mutluluk topluyorlar. Mutluluğu daha güçlü ve organize biçimde dağıtabilmek için vakıflar, dernekler, kulüpler kuruyorlar. Onların ismine gönüllü deniliyor. Gönüllerini insanların mutluluğuna adıyorlar. Hiçbir karşılık beklemeden hizmet ediyor ve mutlu oluyorlar.
Hizmet için paraya, maddi hiç bir varlığa gerek yok. İnsanları sevmeye, gönlü adamaya, biraz da zaman ayırmaya gerek var.
Alma duygusundan kurtulunuz, vermeyi ve paylaşmayı öğreniniz. Göreceksiniz ki huzur çok uzakta değil. O sizin kafanızın içinde. Onu yeşertiniz, büyütünüz, köklendiriniz… O zaman yaşamınız hep ilgi, sevgi, sevinç, başarı, hizmet ve mutluluk dolu olacaktır.
İnal Aydınoğlu