Kırmızıyı sevdiğimi kimseye söyleme öğretmenim

Kırmızıyı sevdiğimi kimseye söyleme öğretmenim

Bir dostumun 9 yaşındaki erkek çocuğu ile konuşuyordum.

“Belma teyze benim en yakın erkek arkadaşım kırmızıyı çok seviyor ama kimse bilmiyor, o bizim sırrımız. Sana bu sırrı söyledim çünkü senden bir şey olmaz”..

Şaşırdım bu renk ayrımcılığına ama, bana güvenmesine , benden kendisine zarar gelmeyeceğini düşünmesine de sevindim doğrusu…

Sonra, bu sırrın nedenini sordum.

Şöyle dedi:

“Kızlar hem pembeyi hem de maviyi rahat rahat sevebiliyor ve seçebiliyor, onlara bir şey olmuyor ama erkekler pembeyi seçince, herkes gülüyor, kırmızı da kızların rengiymiş, oldu bitti işte bize renk bile kalmadı” dedi.

Kendisine gülünmesinden fena halde rahatsızmış.

Aynen kendi sözcükleriyle;

“Ayrımcılık hiç iyi bir şey değil ama kızlar yapınca ben de mecburen ayrımcılık yapıyorum ” dedi, tüm içtenliği, çaresizliği ve inanmışlığı ile..

Oldukça dertliydi anlayacağınız.

Dünya dar gelmiş çocuğa.

Doya doya oynayacağı renk bile kalmamış dediğine göre.

Renklerin cinsiyeti yoktur, renkler çocukların hayallerinin mayasıdır, hayallere böyle böyle çığ düşüyor işte…

Sevmek için yola çıkan çocuğun hevesini neden kesiyoruz ki bunu anlamak ve kabul etmek mümkün değil.

Erkekler kızlar gibi ağlamaz, söylemi ile gözyaşlarını bile erkek çocuklara layık görmeyen, zihniyetin değişmekten başka şansı olmamalı.

Renklerle ve göz yaşı ile başlayan bu ayrımcılık, bu tip çocukların hayatında çok hızlı bir şekilde normalleşir ve çocukların makul dili olmaya başlar.

Bu erken ayrımcılık eğilimi, tahmin edilenden daha fazla zarara neden olur:

Karşı cinsiyete kızgın olmak, değer vermemek, ama buna karşın kolaylıkla zarar vermek gibi….

Böyle böyle geldik bu şiddet günlerine belki de…

Belma Tuğrul

Çocuk Gelişim Uzmanı

Çok mahcubuz...

Çok mahcubuz…

Üzümünü ye, bağını da sor!

Üzümünü ye, bağını da sor!