Kızım ve Ödevleri – Sema Deniz

Kızım ve Ödevleri - Sema Deniz

Şu an lise üçüncü sınıfta okuyan kızımı ilkokulda, ülkenin adı çok bilinir okullarından birine başlatmıştık.

Çok okul araştırmıştım. Benim baştan beri isteğim küçük butik bir ilkokula göndermekti ama babası kızını en iyi okula göndermek isteyince okulun adının güvenilirliği beni de oraya yöneltti.

Okulun adı hem akademik hem diğer alanlarda başarısı ile ünlüydü. Benim en çok ilgimi çeken bu olmuştu. Çünkü kızım hem okusun hem de sanat ve sporla ilgilensin istiyordum. Okul da bunları vaat ettiği için başladı kızım.

İlk yıl okuma yazma öğrenme ve hafif yazma ödevleri ile geçti. Pek bir sorun yaşamadık. İkinci yıl kızımın ödevleri birden çok arttı.

Okul zaten tam gündü. Akşamüstü eve gelen kızım biraz dinleniyor ve ödevlerinin başına oturuyordu. Ben de işten yorgun argın dönmüş halde o çalışırken beni boş otururken görmesin diye yanına oturuyor, ihtiyacı olduğunda yardım ediyor ve kitap okuyordum.

Şimdi bile hatırlayınca tüylerim diken diken oluyor o günleri. Çocuğuma verilen ödevler saatler boyu çalışmasını gerektiriyordu.

Daha sekiz yaşında miniğim tüm gün okulda masa başında öğren-yaz modunda çabalıyor, bir de akşam en az 2 ya da 3 saat ödev yapmak zorunda kalıyordu.

Ben zaten tüm gün mesaide bitmişim. Bir de yemek vs halledip kızımın yanına masaya oturuyorum. Kabus gibi…oysa o an tek istediğim şöyle ayaklarımı uzatıp biraz dinlenmek. Eminim kızımın da istediği ya dinlenmek ya da oyun falan oynamaktı. Ama ikimiz de perişan oluyorduk her akşam.

Bu beni son derece huzursuz etti. “Bir şeyler yanlış, bu böyle olmamalı.” Düşünceleri aklımı sarıp duruyordu. Hayır çocuğuma bakıyorum, gayet güzel okuyor-yazıyor. Derslerinde öğrenmesi gerekenleri öğreniyor. “ Eee nedir bu kadar ödeve sebep?”

Öğretmen ile görüşmeye karar verdim. Aradım randevu almak için. Öğretmeni;

“Ben de sizi çağıracaktım. Sizinle konuşmak istediğim bir konu var.” dedi. Ertesi güne randevulaştık ve okula gittim.

Selamlaşma, hatır sormadan sonra;

“Kızınız önceki gün yapılan İngilizce sınavında 25 sorudan 23 ünü doğru yaptı. Nedir sizce bunun sebebi? Evde bir sorun mu var?”

Şaşırdım soruya. Anlamadım ne sormak istediğini ve ben sordum;

“Hocam 25 soruda 23’ü doğru yapmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?”

“Çocuğunuz tam yapabilecek bir çocuk. Bu onun için başarısızlık. Bu yüzden soruyorum, nedir bu başarısızlığın sebebi?”

Ağzım açık kaldı sanırım birkaç dakika. Ne diyeceğimi bilemedim bir süre şaşkınlıktan.

“Hocam 25 soruda 23 yapmak benim bakış açımla mükemmel bir başarıdır. Bunun için kızımla gurur duyuyorum. Siz nasıl başarısızlık olarak değerlendirirsiniz anlayamadım?”

“Bakın kızınız çok zeki. Eğer çok çalışırsa ilerde Galatasaray’a girer. O yüzden hiç hataya izin vermemeliyiz. Hatta ek kaynaklar alıp hafta sonları çalıştırın.”

“Hocam ben sizden farklı düşünüyorum. Evet kızım çok zeki. Ve elinden geleni yaparak elde ettiği her sonuç benim için büyük başarıdır. Siz beni yanlış anladınız galiba. Bakın benim var olan kapasitesini geliştirerek ve bunun yanında spor veya sanatla ilgilenmesini isteyerek büyütmeye çalıştığım kızım o. Amacım şu okul ya da bu okula girsin de o nasıl hissederse hissetsin olmadı hiç. Akıl ve ruh sağlığı yerinde, yaşamdan zevk alan, akademik beceriler yanında sosyal becerilerde taşıyan ve en önemlisi de kendi mutluluğu için gerekli yolu çizip, bu yolda ilerleyebilecek bir insan yetiştirmek istiyorum ben. Gece gündüz ders çalışıp, test çözüp, yaşamını elde edeceği akademik başarıya endekslemiş bir çocuk olsun istemiyorum. Böyle çocukların belki istediği üniversiteye girdiğini ama hayatı boyunca içsel huzursuzluklarla yaşadığını ve ruhsal problemlerle boğuştuklarını biliyorum. Bu yüzden ilginize teşekkür ederim ama biz okul seçimini yanlış yapmışız anlaşılan.”

Öğretmen ile vedalaştıktan sonra idareye gidip kızımın eşyalarını toplamalarını ve kaydını silmelerini rica ettim. Sonrasında hep aklımda olan küçük butik okula kaydını yaptırdım. Bu okul ilkokul da sınav veya not sistemi uygulamayan bir okuldu. Haftanın bazı günleri küçük hatırlatma ödevleri getirirdi ve onları da kendi kendine yapardı.

Ne özel ders aldırdım, ne de ayrıca hafta sonu kitapları ya da kurslarına yönlendirdim. Okul da ne öğrendi ise onunla devam etti. Sadece sekizinci sınıfta dershaneye gitti. Ve ne oldu biliyor musunuz?

Kızım SBS olarak son kez yapılan sınavda çok iyi bir puan aldı. Galatasaray’a girmedi ama çok daha iyi bir okula girdi.
Kızımın bu başarısında zeki olmasının büyük etkisi var elbette ama ondan çok daha zeki olan ve çok daha fazla çalışan çocuklar maalesef çok daha gerilerde okullara girebildiler. Hiç hak etmedikleri halde. Neden mi?

Kızımın sözleri ile yazayım nedenini;

“Anne o arkadaşlarım benden çok daha iyi biliyorlardı çoğu şeyi. Ama sınavda gerginlikten ve heyecandan yapamadılar. Çünkü aileleri onlara çok stres yaptı. Tehdit edenler, her gece test çözerken başında bekleyenler, yanlışları için cezalandıranlar vardı anne. Anne babaları çok baskı yaptılar yazık oldu arkadaşlarıma. Siz bana hiç baskı yapmadınız. Ben nasıl bir sonuç alırsam alayım beni sevip destekleyeceğinizi hep biliyordum. Bu bana çok iyi hissettirdi.”

Easy Cute things to draw – How to Draw – Como Dibujar – Comment Dessiner

Duygusal anlamda ilesi tarafından yeterince beslenmemiş ve ruhu önemsenmemiş çocuklar için bu tür sınavlar bilgi ile başarı kazanabilecekleri sınavlar değil maalesef. Ergenlikte bir çocuğun duygusal yetkinliği, doygunluğu belki de bilgiden çok daha gerekli bir beceri ve bunu kazandırmak ailelerin elinde.

Sevgilerimle…

Sema Deniz
Öğretmen Anne

Evliliklerde kırmızı kartlık hareketler

Evliliklerde kırmızı kartlık hareketler

Günümüz çocukları neden mutsuz?

Günümüz çocukları neden mutsuz?