Psikiyatri literatüründe suçluluk hissi, depresyon sebepleri arasında ön sıralarda yer alır.
Suçluluk, tarih boyunca din adamları, filozoflar, düşünürler, psikolog ve psikiyatristler tarafından araştırılmış, hep merak konusu olmuştur. Suçluluk duygularında günah kavramı, ödipal fanteziler ve diğer tabuların rolü tartışılmıştır. Bazıları suçluluğu insan yaşantısının gerçekçi ve işe yarar bir parçası olarak görürken, bazı otörler sahip olunmamasının daha iyi olduğunu ve işe yaramaz bir duygu olduğunu savunurlar.
Bilişsel teori, suçluluğun açıklamasına en kolay yorumları sağlamıştır. Bilişsel teoriye göre;
1)Yapmamam gereken şeyleri yaptım ya da yapmam gereken bir şeyi yapmayı başaramadım diyor ve bunlar ahlaki değerlerinize ve adalet kavramınıza uymuyorsa, yaşadığınız duygu suçluluktur.
2)Yaptığım kötü davranış benim kötü bir insan olduğumu gösterir diyorsanız, yaşadığınız duygu suçluluktur.
Bu duyguları yaşarken özünüzün kötü olduğuna inanıyorsanız bu sağlıksızdır ve depresyona zemin hazırlar. Sürekli mutsuzluk ve huzursuzluk duyarsınız.
Özünüzün kötü olduğuna inanmıyor, bir şekilde kendinize ya da bir başkasına ahlaki değerlerinize uymayacak şekilde davrandığınızı ve gereksiz yere zedeleyici olduğunuzu düşünüyorsanız bu suçluluk değil, sağlıklı bir pişmanlık duygusudur.
Pişmanlıkla suçluluk arasındaki temel ayırım, suçlulukta doğuştan gelen kötü, şeytani, ahlaksız bir yanınız olduğuna dair inancınızdır. Suçluluk doğrudan bireyin kendiliğini yani özünü hedef alır ve içini kemirir durur. Sağlıklı pişmanlık ise vicdan azabı yaratarak sorumlu davranmaya, daha dikkatli olmaya iter, fakat bireyin özünü hedef almaz.
Suçluluktan dolayı şunları hissedebilirsiniz.
1)Kötü olarak algıladığınız davranışlarınız “ben aşağılık biriyim” veya “ben değersizim” duygusu yaratıyorsa kendinizi üzgün hisseder, depresyona gidersiniz.
2)Diğerleri ne yaptığımı anlarsa beni aşağılarlar diyorsanız utanç duyarsınız.
3)Yaptıklarınız dolayısıyla cezalandırılacağınıza ya da kendinize misilleme yapılacağına inanıyorsanız endişe duyarsınız, bu da kaygı bozukluğu oluşturabilir.
Suçluluk hissinde bireyler çoğu kez bilişsel çarpıtmalar yaparlar. Olumsuz düşüncelerinizin temelinde düşünce hataları varsa depresyonunuz, utanç ve endişeleriniz gerçek ve geçerli olamaz. Düşünce hatalarınızı düzelttiğiniz anda huzur ve mutsuzluğun yolu açılır, ruhsal sıkıntılarınızdan kurtulursunuz. Psikoterapinin temel hedeflerinden biri bilişsel çarpıtmaları düzeltmektir.
Suçluluk hissederek mutsuzluk ve depresyon girdabına girmenizde genelde yapılan düşünce hataları şunlardır.
1)Bireyler çoğu kez kendilerini suçlu hissederken yanlış bir şeyler yaptıklarını varsayarlar. Hatasız kul olmaz, hiç kimse mükemmel değildir. Kınadığınız, kötü, ahlaksız veya yanlış gördüğünüz davranışlarınız sandığınız kadar kötü olmayıp, siz büyütüyor olabilirsiniz. Psikoterapi ile bu varsayımlar değişecektir.
2)Suçluluk duygusunda bireyler yaptıklarından ötürü kendilerini kötü insan olarak damgalarlar. Bu yıkıcı bir düşüncedir. Kendinizi kötü, işe yaramaz, çürümüş bir insan olarak damgalarsanız ruh sağlığınız bozulur, adım adım depresyona gidersiniz. Psikoterapi ile kendinize yönelttiğiniz kötü enerji, yaratıcı sorun çözme stratejilerine döner.
3)Suçluluk duygusunda yapılan bir düşünce hatası da kişiselleştirmedir. Çoğu kez bireyler neden olmadıkları bir olayda uygunsuz biçimde sorumluluk alırlar. Örneğin, size kaba ve incitici davranan eşinize yapıcı bir eleştiride bulundunuz. Eşiniz de bu durumdan utandı ve üzüldü. Bazıları bir süre sonra eşinin üzüldüğünü görünce kendini suçlayarak, acaba eleştirinin dozunu mu kaçırdım, yoksa hata bende miydi düşüncesine kapılır. Aslında eşinizi üzen sizin haklı tepkiniz ve yorumlarınız değil, onun kendine yönelik olumsuz düşünceleridir. Burada bilişsel çarpıtma yapmakta, onun sorumluluğu ve hatasını üzerinize almaktasınız. Özetle, kişiselleştirme, başkalarının bireysel acısı için kendini suçlamaktır.
4)Olanaksız beklentiler ve esneklik tanımaz katılıklara götüren mükemmeliyetçi “meli”, “malı” tarzı düşünce de suçluluk duygusuna kapı açar. “Her zaman mutlu olmalıyım”, “Her sınavda birinci olmalıyım” gibi önermeler tersi durumda başarısızlık hissi doğurarak mutluluğunuzu engelleyecektir. “Meli”, “malı” tarzı düşünce her şeyi bildiğiniz inancını dayanak alır. “Bu sabah duş alıp sokağa çıkmamalıydım, çünkü grip olacağımı hissediyordum. Ne kadar aptalım! Şimdi bir hafta evden çıkamayacağım.” gibi değerlendirmeler de gerçekçi değildir. Hepimiz insan olarak bazı kararlar almak, bazı tercihler yapmak durumundayız. Hiç kimse en doğrusunu yapacak, en iyisini yapacak kadar mükemmel değildir. Duyarlı ve etik standartları aşırı derecede idealize eden mükemmeliyetçi düşünce uygunsuz bir suçluluk duygusu yaratacaktır.
Suçluluğu, sağlıklı pişmanlık ve vicdan azabından ayırmak gerekir. Pişmanlık ve vicdan azabı yoğunluğu, süresi ve amacını aşarsa altta başka psikopatolojiler aramak gerekir. 10 yaşında iken arkadaşının çok beğendiği kalemini habersizce alan ve bundan sonra böyle bir eylemde bulunmayan fakat o olaydan beri kendini hırsız, yalancı sahtekâr olarak tanımlayan ve 30 yaşında depresyona giren birinin duyguları sağlıklı bir pişmanlık ve vicdan azabı değildir. Bireyin benlik değerlerini aşırı derecede zayıflatan, gerçek kusurla orantısız bir suçluluk hissi vardır. Kötü biri olduğuna dair inancı kişiyi depresyona sokmuştur.
Özetle düşünce yapımızdaki çarpıtma ve hatalardan kaynaklanan ve gereksiz anlamlar yüklenen suçluluk duygusu pek çok insanın mutsuz olmasına yol açmakta, suçluluk döngüsüne girildiğinde ise depresyona neden olmaktadır.
Suçluluk döngüsünde kötü biri olduğuna dair inanç, kötü olduğuna göre acı çekmeyi hak etme düşüncesi vardır. Kişi çoğu kez bilinçsiz olarak kendini cezalandırmaya yönelik davranış kalıpları kazanır ve döngü giderek şiddetlenir.
Psikoterapi ile bu döngüyü kırarak mutsuzluk ve depresyondan kurtulmak mümkündür. Bu nedenle psikiyatride depresyon tedavisinde bilişsel davranışçı terapilerin olumlu etkileri büyüktür.
Psikiyatri Antalya
Psikoterapi Antalya
Psikoterapist Filiz Uluhan