Bize göre çok gerekli, ama tek tek incelesen hepsi gereksiz bir çok şeyi market sepetine doldurup kasaya geldik arkadaşımla.
Ben “buna para vermezsem var ya yaşamaya devam edemem” diye kendimi ikna edip aldıklarımı ödedikten sonra sıra ona geldi, parası yetmedi.
“Ben veririm” falan desem de kabul etmedi, aldığı çoğu şeyi de geri bıraktı…
Çıkışta da söylendi kendi kendine: “Param var sanıyordum ben ya nereye gitti bu kadar para anlamadım ki?”
Benzer bir durum hepimizin başına gelmiştir. Kasada kaldığımız hepimizin çok olmuştur.
Eve gelince düşünürken bu mevzuyu “aynı tükettiğim ömrüm ve kaldı zannettiğim sabrım gibi” dedim kendi kendime.
O kadar çok kişiye gereksiz şekilde vakit ayırmış, hiç hak etmeyen insanlara o kadar çok değer vermiştim ki, kayıp zamanlarda kaybolmuş gibiydim.
Elimde var, kaldı, kesin yeter zannettiğim bütün sabrımı boş mevzular için harcamış daha önemli zamanlarda lazım olunca sabrımın tükendiğini sonradan fark etmiştim.
Bol keseden dağıttığım zamanın hesabını yapsam elimde “yaşadım” diyeceğim bir şey kalmıyor gerçekten. Hep bir başkası için yaşamışım. Hep başkaları ne der, başkaları üzülür mü, başkaları bana kızar mı diye planlamışım hayatımı ve sabrımı. Boşa harcadığım sermayem yani sabrım yani iyi niyetim yani hayat coşkum tükenince de kasada cüzdanım bomboş kalıvermişim.
Artık daha dikkatli sokuyorum insanları hayatıma bu yüzden. Bir başkası da beni hayatına sokarken daha dikkatli olmalı yine aynı bu sebepten.
Çünkü hayat o kadar değerli ki…
Ömür sermayesi çarçur edilemeyecek kadar hızlı ve çabuk tükeniyor.
Sonunda bir bakıyorsun pişmanlıklar, ah keşkeler, bir şansım daha olsaydılar, o eski aklım olsaydılar ile terk ediyorsun bu dünyayı.
Ezgi Akgül
Sosyolog – Yazar