Neler eksildi hayatımızdan….

Neler eksildi hayatımızdan....

Müzik kutuları vardı eskiden…  İçinde her saat başı çıkıp öten kuşlar bulunan guguklu saatler vardı…

Arkası kuşlu aynalar vardı… Pirinç başlı karyolalar…

Kanaviçeli karyola örtüleri… İşlemeli saten yorganlar…

Pembe tüyden ponponlu nişanlı kız terlikleri.. Çamaşır çekmecelerinde lavanta keseleri…

Bir yastıkta kocamalar… Kitaplıklı çekyatlar… Oymalı büfeler…

Vitrinler… Ansiklopediler… Danteller… Duvarlarda siyah-beyaz dede, aile fotoğrafları…

Küpeli arap kızları… Ağlayan erkek çocuk resmi… İğnelikler… Şahmaranlar…

Altınvarak taş aynalar… Saatli maarif takvimleri… Makrameler… Komşular… Toplaşıp yaprak saran kadınlar… Annem biraz tuz istiyor’lar…

Evdeyseniz akşam size geleceğiz’ler… Misafir odaları…

Devetabanları… Aşksarmaşıkları… Zigon sehpalar… Misafir terlikleri… Misafir kolonyaları…. Misafir şekerleri… Misafir tepsileri… Misafir sigaraları…

Başköşeler… Berjer koltuklar…. Aslanayaklı masalar… Televizyon örtüleri… Likör bardakları… Bardağın üzerine ters koyunca artık içmeyeceğim demek olan çay kaşıkları…

Gramofonlar… Eski yeşil lambalı radyolar… Pikaplar… Plâklar… Kasetler… Ümit Tokcan… Samime Sanay… Badem şekerleri… Horoz şekerleri… İki bisküvi arası lokumlar… Leblebi tozları…

Cıncık da dediğimiz rengarenk cam misketler… Topaçlar… Yakantoplar… Bahçelerde dut ziyafetleri… Ballı hanımeli çiçekleri…

Ihlamurlar… Asmalar… Akşamsefaları… Kasımpatılar… At arabaları…. Faytonlar… Yoğurtçular…

Bayramlık kırmızı ayakkabılar… Bayram harçlıkları… Ev baklavaları…

Kuzine sobaları…. Közde pişmiş patatesler… Sobaların üzerinde kestaneler, portakal, elma kabukları… Köstekli saatler…

Kumaş mendiller… Basma entariler… Espadriller… Tokyo terlikler… Arkadaş olabilir miyiz’ler… Manitalar… Karasevdalar… Karasevdadan ince hastalıklar… İncelikler…

Sonuna rujlu dudaklarla öpücük kondurulan, gözyaşlarıyla mürekkebi dağılmış aşk mektupları… Sevgiliye ‘siz’ denilen günler… Gül kokan güller… İçi gülen gözler…

Kızaran yüzler… Hatıra defterleri… Sepet sepet yumurta, sakın beni unutma’lar… Unutmabeni çiçekleri… Kitapların arasında kurutulan hatıra çiçekler…

Tebrik kartları… Kartpostal koleksiyonları… Pul defterleri… Çiçekli çinko tabaklar…

Çivit mavisi çaydanlıklar… Semaverler… İnce belli bardaklar… Tavşankanı çaylar… Anne kekleri… Gelincik sigaraları… Çizgi romanlar…

Parmağını kesip kan kardeşi olmalar… Fotoromanlar… Gırgır… Doğan Kardeş…

Yazlık sinemalar… Uçurtmalar… Zillere basıp kaçan çocuklar…

Bayramlarda şeker toplayan çocuklar… Seksek oynayan çocuklar…

Çöpçü olmayı hayal eden çocuklar… Masalcı neneler… Bilge dedeler…

Defterlerde kenar süsleri… İyilik perileri… “Göğe bakma durakları”… “Geyikli geceler”… İkinci Yeni…

Haydarpaşa’da trenler…Tahta bavullar… Azıklar… Kavuşmalar…

Gidenin ardından sallanan eller vardı eskiden…

Şimdi, saat kulelerimiz yıkık, ümit, yakamızda kuruyup kalmış kokusuz bir karanfil artık…

Çoğaldıkça eksilen bir hayatı özlüyoruz…

Aşk olsun!

Rabia Mine

Yarıştırılan çocuklar...

Yarıştırılan çocuklar…

Anlatılan sizin hikayeniz....

Anlatılan sizin hikayeniz….