Çocuğunuz artık büyük bir çocuk gibi her sabah okula gidiyor. Fakat haftanın pek çok günü, özellikle de Pazartesileri, umduğunuz coşku yerine gözyaşlarıyla ya da belki bir karın ağrısıyla başlıyor. Numara yapmıyor. Kaygı bedeni etkiler ve gerçek bir karın ağrısına neden olabilir, özellikle de çocuklarda. Fakat endişelenmeyin, çocukların okulun başlamasına uyum sağlamak için biraz fazladan yardıma ihtiyaç duymaları sıra dışı bir şey değildir.
İşte size yardımcı olacak 12 ipucu.
Çocuğunuzun öğretmenle bağ kurmasını sağlayın.
Çocuklar kendilerini güvende tutacağını düşündükleri bir yetişkinle bağ hissetmek isterler. Bu yüzden ebeveynlerinin yanında değilken bağlanma odaklarını öğretmene çevirmeleri gerekir aksi halde durulmak ve öğrenmek için çok kaygılı olurlar. Eğer çocuğunuzun okula dair iyi hisler duymadığını fark ederseniz derhal öğretmeniyle iletişime geçin.
Yalnızca çocuğunuzun henüz alışmış görünmediğini ve öğretmenin çocuğunuzu evinde hissettirecek şekilde ona uzanmasını umut ettiğinizi açıklayın. Her tecrübeli öğretmen bunu anlayacak ve ona bir miktar daha fazladan özen gösterecektir. Pek çok öğretmen çocuğu özel bir göreve atar ki çocuk kendini okula bağlı hissetsin ve her gün yerine getireceği bir rolü olsun.
Diğer çocuklarla bağ kurmasını sağlayın
Çocukların en azından bir tane başka çocukla bağ kurmaya ihtiyaçları vardır. Öğretmene çocuğunuzun kiminle arkadaşlık ettiğini fark edip etmediğini sorun. Çocuğunuza hangi çocukları oyun oynamaya davet etmek isteyeceğini sorun. Eğer diğer çocuğun oyun davetine nasıl cevap vereceği konusunda rahat değilse, her zaman anneyi çocuğuyla birlikte okul çıkışında dondurma yemeye ya da tüm aileyi bir Cuma akşamı yemeğe davet edebilirsiniz. Pizzadan daha şatafatlı bir şey hazırlamanıza gerek yok, üstelik yemeğin sonunda da çocuklar uzun zamandır ayrı kalmış eski dostlar gibi evin içinde koşturmaya başlayacaktır. Üstelik kim bilir? Belki de siz ve ebeveynler de çok iyi anlaşacaksınız.
Çocuğunuza gün içinde size tutunmasının bir yolunu sağlayın.
Pek çok çocuk için, en büyük zorluk size hoşça kal demektir. Bir ayrılma ritüeli geliştirin, örneğin sarılmak ve “Seni seviyorum, sen de beni seviyorsun, güzel bir gün geçir; saat 3’te seni almaya geleceğim” demek gibi. Pek çok çocuk sırt çantasında ailesinin çerçeveli bir fotoğrafını bulundurmaktan hoşlanır. Pek çoğu da eğer yalnız hissederlerse kendilerini güvende hissetmek için tutunabilecekleri üstünde sevgi dolu bir not yazan bir kağıdı ya da birlikte sahilde gezerken bulduğunuz bir çakıl taşı gibi bir nesneyi ceplerinde bulundurmaktan hoşlanır.
Çocuğunuzun endişelerini dile getirmesine ve onlarla başa çıkabileceğini fark etmesine yardım edin.
Okul kaygısının çoğu ebeveynlerin akıldışı bulabileceği, okuldayken ölmek ya da ortadan kaybolmak gibi korkulardan kaynaklanır. Çocuğunuzu, onu rahatsız eden her türlü endişeyi dile getirmesi için destekleyin. Empati kurun: “En yakın arkadaşın uzağa taşındığı için endişelisin, öğle yemeğinde birlikte oturabileceğin biri olmayacak? Bu çok garip hissettirebilir öyle değil mi?”
Daha sonra asıl korkunun bir şeyle başa çıkamamak olduğunu hatırlayın. Bu yüzden yalnızca çocuğunuza güven vermek yerine, sorun çözme örnekleriyle onu güçlendirin. “Hmm… Bunu çözmek için ne yapabilirsin merak ediyorum?” Çözümler önermesine izin verin ama bütün çocukların birlikte oturmak için birini arayacağına dair gözleminizle söze katıldığınızdan da emin olun.
Sonra, çocuğunuza olur da korktuğu başına gelir ve kendisini birlikte oturacak birini ararken bulursa bununla nasıl başa çıkmayı hayal ettiğini sorun. Kendisini odanın içinde sakince tanıdık yüzler ararken yürüyüp ‘Seni gördüğüme çok sevindim’ gibi bir şey söylerken gözünde canlandırmasına izin verin. Bu konuşmadaki amacınız onun, karşılaştığı herhangi bir sorunla baş etmek için gerekli içsel kaynaklara sahip olduğunun farkına varmasını sağlamaktır. Bu konuşmayı endişelendiği her ne varsa onunla başarıyla başa çıktığına dair zihninde olumlu bir imgeyle bitirdiğinizden emin olun.
Korkularını yatıştırın.
Çocuklar neyin tehlikeli olduğu ve neyin olmadığı konusunda güven bulmak için ebeveynlere bakmaya “programlanmışlardır”. Bu yüzden çocuğunuzun kaygılarıyla empati kurarken aynı zamanda çocuğunuzun okulda güvende ve mutlu olacağına dair güven duyduğunuzu da ifade ettiğinizden emin olun. Yeni bir durum karşısında bir miktar kaygılı olmanın tümüyle “normal” olduğunu ama öğretmeninin ona göz kulak olacağına güvenebileceğini açıklayın.
Kendi olumlu okul anılarınızı anlatın (“İlk hafta o kadar gergindim ki okuldaki tuvaleti bile kullanmadım ama sonra en yakın arkadaşım Maria ile tanıştım ve ondan sonra birinci sınıfı çok sevdim”) ve çok yakında kendisini evinde hissedeceğine dair güven verin.
Birbirini seven insanların doğal olarak birbirlerinden ayrılmaktan hoşlanmadıklarını ama çocuğunuzun okulda çok eğleneceğini, sizin için de her şeyin yolunda gideceğini, zor bir durumda okulun her zaman sizinle iletişime geçebileceğini ve sevginizin siz onunla değilken bile onun yanında olduğunu vurgulayın. Her konuşmayı “HER ZAMAN birbirimize geri döneceğimizi biliyorsun” diye güven vererek bitirin ki çocuğunuz da endişelendiğinde bu cümleyi kendisine tekrar edebilsin.
Çocuğunuzun kendi kaygılarına gülmesine yardım edin ki ağlamak zorunda kalmasın.
Kıkırdamak çocuğunuzun kaygıyı tahliye etme yoludur ve zor bir okula adapte olma süreci yaşayan her çocuk içten içe korkulu ve kaygılıdır. Ona kıkırdaması için mümkün olduğunca çok fırsat verin.
Eğer her sabah evinizde kovalamaca oynayarak ya da onu kıkırdatan herhangi başka bir etkinliği yaparak biraz zaman harcayabilirseniz, okula giderken sizden ayrılmasının daha kolaylaştığını göreceksiniz. Bunun tek istisnası gıdıklamaktır çünkü bunun beyinde farklı bir alanı işin içine kattığı ve hatta stres hormonları salgılattığı ortaya konmuştur. Bunun yerine onu evin içinde kovalayabilir ya da bir yastık savaşı yapabilirsiniz. İşte çocukların ayrılıkla başa çıkmasına özellikle yardım eden birkaç oyun:
“Lütfen Beni Terk Etme.” Ona okurken kucağınızdan kaçmak üzereyse onu kendinize geri çekin ve onu kucağınızda tutmayı ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin, sizden ASLA uzaklaşmaması için yalvarın ve onu her zaman kucaklamak istediğinizi söyleyin. Sesinizi muhtaç bir tondan ziyade, yumuşak ve oyunbaz bir tonda tutun ki kendini geri çekmekte özgür hissetsin ama onu yeniden kucaklamaya ve dramatik bir şekilde kalması için yalvarmaya devam edin. Bunun amacı çocuğunuzun “terk eden” taraf olmasına izin vererek onun size bu kadar ihtiyaç duyduğu ve sizi yanında istediği için hissettiği korkuyu iyileştirmektir. Her zaman olduğu gibi rolünüzü abartın ve kıkırdatmayı hedefleyin.
Güle Güle Oyunu. Bu saklambacın, yeterli miktarda ayrılık kaygısını tetikleyen ve onu güldürecek basit bir versiyonudur. “Haydi Güle-Güle oynayalım” deyin. Ortamı terk etmeye başlayın ama gerçekten gidiyormuşsunuz bir kapıdan çıkarak değil, bu fazla korkutucu olurdu. Bunun yerine dolap kapağını sanki içine girmek üzereymişsiniz gibi açın ki bu kadarı bile çocuğunuzu eğlendirecektir. Daha sonra ayrılmaya korkan sizmişsiniz gibi davranın ve çocuğunuza doğru atlayıp onu tutun ve “Seni özledim! Senden hiç ayrılmak istemiyorum!” deyin. Son olarak cesaretinizi toplayarak “Tamam, izin ver tekrar deneyeyim! Cesur olacağım!” deyin ve yeniden ortamı terk etmeye başlayın. Fakat yine, görüş alanından bile çıkmadan geri dönün ve ona sarılın. Bu onu kahkahalara boğacaktır özellikle de biraz şapşal ve aşırı endişeli rolü yapıyorsanız.
İrtibatı koparmayın.
Çocuğunuzun gününe yatakta ya da kanepede beş dakika sarılıp uzanarak, dikkatinizin %100’ünü onu sevmeye ayırarak başlayın. Her gün okuldan sonra yeniden bir araya geldiğinizde çocuklarınızın her biriyle günlerinin nasıl geçtiğini dinlemek için baş başa vakit geçirdiğinizden emin olun. Işıklar söndükten sonra güvende hissetmesi için uzun bir kucaklaşmayı programınıza aldığınızdan emin olun.
Çocuğunuzun neden endişeli olabileceği konusundaki işaretlere dair uyanık olun.
Çoğunlukla çocuklar birkaç haftadan sonra alışırlar. Fakat bazen mutsuzlukları daha ciddi bir soruna dayanır: okulda zorbalığa maruz kalıyor, tahtayı göremiyor ya da hiçbir şey anlamıyor ve sormaya korkuyor olabilirler. Gününün nasıl geçtiğine dair sakin sorular sorun, dikkatle dinleyin ve söylediklerine yanıt verin ki anlatmaya devam etsin. Birlikte okulla ilgili kitaplar okuyarak sohbetler başlatın; kütüphaneciniz bu konuda size yardımcı olabilir. Doldurulmuş hayvanlarla ufak bir sembolik oyun oynayıp okula gitmek istemeyen ufak bir oyuncakla bir “kukla şovu” sergileyebilir ve çocuğunuza “Neden korkuyor merak ediyorum? Ona ne söylemeliyiz?” diye sorabilirsiniz. Eğer altta yatan daha büyük bir meselenin varlığını hissediyorsanız öğretmenini arama zamanı gelmiştir.
Geçişi kolaylaştırın.
Eğer hoşça kal dediğinizde çocuğunuzun gözleri doluyorsa, hoşça kal rutininizi kullanın ve ona her şeyin yolunda gideceğine ve gün sonunda evde onu bekliyor olacağınıza dair güven verin. Eğer ayrılma konusunda zorlanmaya devam ediyorsa geçişi kolaylaştırmak için öğretmenin her sabah ona özel bir görev verip veremeyeceğini öğrenin.
Çocuğunuzu almak için birkaç dakika erken gittiğinizden emin olun.
Bu çok önemlidir. Okuldan çıkıp hemen sizi görememek kaygılarını artıracaktır.
Küçük çocukların evde sizinle geçirdiği vakti önemsiz gösterin.
Eğer evde sizinle birlikte kalan daha küçük bir kardeş varsa evde olmanın ne kadar sıkıcı olduğunu ve küçük kardeşin de okula gidebilmeyi çok istediğini büyük çocuğunuzun bildiğinden emin olun.
Erken yatma saatleri ve huzurlu sabahlarla sakin bir ev içi rutini yaratın.
Kötü haberler için üzgünüm ama eğer sabah çocuklarınızı uyandırmak zorunda kalıyorsanız, uykularını yeterince alamıyorlar demektir. İyi dinlenmeyen çocukların hoşça kal demekle, hele de okulda geçen bir günün zorluklarıyla başa çıkacak içsel kaynakları olmaz. Kendiniz de erken yatma alışkanlığı edinin ki sabah telaşıyla sakince başa çıkabilesiniz ve herkesin mutlu bir başlangıç yapmasını sağlayabilesiniz.