Toplum olarak uzakta olanı alkışlayıp hayran olurken, hemen yanımızdaki insanların başarılarını göremiyoruz.

Ya da görmek istemiyoruz diyelim.

Sağlık bakanlığı insanlara yakın gözlüğünü ücretsiz dağıtmalı sırf bu yüzden de.

Belki de ancak böyle çözülür akraba hipermetropluğu dediğimiz şey.

Başkasının çocuğu bizimkinden daha zeki, başkasının karısı bizimkinden daha titiz, başkasının kocası bizimkinden daha akıllı, başkasının annesi bizimkinden daha merhametli…

Hep öyleymiş gibi geliyor.

Komşunun tavuğu hep kaz yani…

Birini takdir etmek “seni ve emeklerini fark ediyorum.” demek olduğu için, aynı zamanda insanda özgüveni besleyen bir şey.

İnsan fark edilmek istiyor.

Krem markası tavsiye etmek yerine, ellerinin neden nasır olduğu ile ilgili sorular sorsun insanlar istiyorsun bazen. Yakınındakiler neden uykusuz kaldığını o fedakarlığı fark etsin diye bekliyorsun. Hayır hayır kendine yeni ayakkabı almak istemiyorsun, neden kendine yeni ayakkabı alamadığını görsünler istiyorsun.

Fark edilmeye ve birazcık takdir edilmeye ihtiyaç duyuyorsun.

Fark etmek lazım çevremizdeki insanları.

Hipermetropluğumuza bir çare bulup takdir etmeyi öğrenmek zorundayız.

“Ya ben senin yaşadığın acıları yaşasam bu kadar sağlam duramazdım” diyelim mesela bazen. “O kadar çalıştın ki bizim için varlığın bana hep güç veriyor dağ gibisin arkamda” demekten çekinmeyelim. “Senin gibi hassas bir evladım olduğu için çok şanslıyım” derken düşünmeyelim.

Varsın şımarsın, varsın tepemize çıksın.

Ne olacak ki?

Gözümüzün içine bakıp bizden takdir bekleyen yakınlarımızın gözlerindeki o feri söndürüyor olabiliriz onları görmezden gelerek.

Değer mi?

Ezgi Akgül