Soru sorması engellenen çocuklar…

Soru sorması engellenen çocuklar...

Geçenlerde metrodaydım.

Durağa yaklaşırken genel anons “Bu durak Üsküdar. Lütfen inenlere öncelik veriniz” gibilerden bir şeyler söyledi.

Anons biter bitmez küçük bir çocuğun sesini duydum; heyecanla annesine soruyordu “Anne, kim konuşuyor?”

Anne bu çocuğa yapılabilecek en kötü şeyi yaptı…

Çocukların soru sorması, yaşamdaki en büyük mucizelerden birini oluşturuyor bence.

Yeryüzündeki bütün çocuklar soru sormak üzere dünyaya geliyor.

Demek ki yaratılışımızda sormak var, demek ki varlığımız için önemli olan davranışlardan biri soru sormak. Dünyaya soru sormak için gelmişiz.

Her kültürde, her çağda, her ortamda çocuklar soru sormuşlar, soruyorlar. Soru sormak üzere programlanmışlar. Her doğana soru sorma yeteneği, davranışı verilmiş.

Allah, doğan kimseyi bundan muaf tutmamış. Merak etmek, sormak, sorgulamak yaratılışımızın temel bir parçası…

Her çocuk konuşmaya öğrenmeye başlayınca soru soruyor:

“Baba bu ne? Anne bu ne? Öğretmenim bu ne?” Zaman biraz ilerleyince de şu sorulara geçiyorlar:

”Neden, Nasıl, Niçin?” Daha sonra da duruma, ortama uygun sorular geliyor: “Anne kim konuşuyor?”

Bu bize neyi gösterir? İnsan ve onunla nasıl ilişki kuracağımıza dair çok önemli ipuçları var bu mucizede:

1. Öncelikle her çocuğun bilmek ve anlamak üzerine yaratıldığını gösterir.

Her çocuk meraklıdır, her çocuk soru sorar –yeter ki engellenmesinler.

2. Çocukların öğrenmeye ve anlamaya açık ve istekli olduklarını gösterir. Yeter ki onlara hazır cevaplar sunulması yerine, onların öğrenmek istediklerine odaklanalım. Böyle bir ortamda onlardaki öğrenme isteği sonsuz olarak devam edecektir.

3. Çocukların içinde yer aldıkları bütünü, büyük resmi görmeyi ve bunula ilgili bir kanıya, bir algıya varmak üzere çabaladıklarını gösterir.

4. Çocuklarla nasıl iletişim kuracağımızı gösterir; onlara hazır cevaplar vermek yerine onların soru sordukları alanlara yönelirsek onlarla daha doğru iletişimler kurabileceğimizi gösterir.

Bir eğitimimde katılımcılara sordum:

“Baba bu ne, anne bu ne demeyen bir çocuğa denk geldiniz mi?” diye. Arkasından da devam ettim; “peki sizce niye soruyorlar. Neden her çocuk soru sorar?” katılımcılardan biri gayet ciddi bir biçimde şunu söyledi:

“Gıcık etmek için Hocam, gıcık etmek için… Bizim oğlan olur olmaz her yerde soru soruyor yahu, bir huzur vermiyor.”

Bütün sorular anlama, öğrenme, bütünlüğün farkına varma çabasıdır. “Öff çok soru sorma, şimdi seninle meşgul olamam” türü cevaplar, aslında çocuğa “öğrenmeye, anlamaya çabalama, benim buna vaktim yok, bu çaban önemli değil” mesajı verir.

Bunun sık sık yapıldığı ortamlarda, ailelerde, okullarda, toplumlarda insanlar öğrenmeyen, merak etmeyen kişiler olurlar. O toplumda bilim ve teknoloji gelişmez.

O metroda anne “kim konuşuyor?” sorusunu soran çocuğa yapılabilecek en kötü şeyi yaptı. Bu ne olabilir, diye katılımcılara sorarım; genellikle “sus demiştir”, “sana ne demiştir”, “önüne bak şimdi inerken bir tarafa çarpacaksın” demiştir gibi cevaplar alıyorum.

Hiçbiri değil, anne çocukla hiç ilgilenmedi, sanki sağır biriymiş gibi kapıya bakar vaziyette duruyordu.

Metro durağa yanaşınca da elini tutmakta olan çocuğa “yürü hadi iniyoruz” diyerek uzaklaştılar.

Arkalarından takip ettim. Anne hiç konuşmuyordu. Çocuk da artık sorusunu sormuyordu.

Annenin şunu yaptığını düşünelim; büyük bir ciddiyet ile o soruya cevap verse:

– Aferin kızıma, böyle şeyleri merak etmen ne güzel. Şimdi, bu metrolara bazen yabancılar, İstanbul’u tanımayanlar binebiliyor.

O nedenle yanaşmadan önce durakların adlarını söylüyorlar ki yolcular inecekleri durakları kaçırmasınlar. Bunun için her durağın adını bir teybe kaydediyorlar. Durağa yanaşırken de o teyp otomatik olarak devreye giriyor ve duyduğun anonsu yapıyor.

– Anne anons ne?

– Anons, bir şeyin duyurulması demek. O duyduğun abla, bize yaklaşacağımız durağın adını duyuruyor. Hani bazen bankaya gidiyoruz ya, orada sıra numarası alıyoruz.

Sıra bize geldiğinde bizim rakamımızı gösteren tabelalar var ya, mesela o da sıra numaralarını anons eden, bize duyuran bir tabela. Metroda sesli anons var, önceden teybe kaydetmişler, bankada yazılı anons var.

– Teyip ne anne?

– Teyip değil, kızım teyp. Söyle bakayım.

– Teyp.

– Aferin. Teyp; ses kaydı yapabilen bir alet. Bir mikrofonu var. Bir de bandı var. Hani geçen gün elin yaralandığında bir bant yapıştırmıştık ya. Onun gibi bir şey düşün.

Ama çok uzun ve üzerine sesler kaydedilebiliyor. Sonradan da o sesleri istersen dinleyebilirsin, böyle metroda olduğu gibi, başkalarına da dinletebilirsin.

Bizim çocukluğumuzda sadece bantlara ses kaydedebilirdin. Evde var, bana hatırlat eve dönünce sana göstereceğim. Şimdi elektronik ortamlara kaydedebiliyorsun.

Mesela benim cep telefonumda ses kayıt özelliği var. Şimdi halanlara gidince onun sesini kaydedelim, sonra da dinleyelim. Ses kaydetme denemesini yapalım olur mu?

Bazen katılımcılar şunu soruyorlar, “Ama Hocam her zaman buna vakit olmuyor, öyle önemli bir şey oluyor ki, onunla ilgilenmen gerekiyor. Hep böyle vakit ayıramıyorsun ki. Ne yapacağız?” Şunları yapacağız:

1. Gerçekten çok önemli mi bu yaptığım şey? Çocuğumdan, onun öğrenmesinden, gelişmesinden daha mı önemli sorusunu kendimize soracağız.

Benim gözlemlerim çoğu kez televizyondaki bir dizinin, maçın vs. çocuklardan daha önemli bulunduğu, bu türden aslında önemsiz şeyler uğruna çocukların soru sorma girişiminin engellendiği yönünde.

2. Eğer gerçekten de çok önemli bir şeyle uğraşmak durumundaysam, yapılacak şey basit: Bunu çocuğa anlatacağız.

Örneğin şöyle diyebiliriz:

Aferin kızım ne güzel sorular soruyorsun. Soru sorman çok hoşuma gidiyor. Yalnız şimdi görüyorsun halan ile konuşuyoruz. Bu konumuz da çok önemli. Gel şimdi bizi dinle. Halan ile konuşmamız bittiğinde senin bu soruna cevap bulacağız.

Ve bunu gerçekten de yerine getirelim. Yani halamızla konuşmamız sona erdiğinde, gerçekten de ona dönüp; “hadi bakalım şimdi bir daha sor, neydi soru?” diyelim.

Gerçekten eve gittiğimizde çocukluğumuzdaki teyp bantlarını bulup ona gösterelim.

Soru sormasına izin verilen çocukların ve insanların olduğu ortamlarda; öğrenme ve merak gelişir. Ayrıca bu ortamlarda yer alan çocuklar ve insanlar; kendilerini değerli, önemli hissederler.

Soruları cevaplanan çocuklar ve insanlar, dinlemeyi de öğrenirler.

Nurdoğan Arkış

Kolay çizim fikirleri – Dibujos Faciles – Cute Drawings – Dessins Faciles

İlkokul öğrencisi ödevlerini tek başına yapma alışkanlığını nasıl kazanır?

İlkokul öğrencisi ödevlerini tek başına yapma alışkanlığını nasıl kazanır?

“2.sınıfa giden kızıma ders, ödev konusunda çok baskı yapıyoruz…”

“2.sınıfa giden kızıma ders, ödev konusunda çok baskı yapıyoruz…”