Tek derdim başarılı bir çocuk yetiştirmekti. Zalim bir çocuk yetiştirdiğimi fark ettiğimde artık her şey için çok geç kalmıştım.
Bir oğlum var; başka çocuğumuz da olmadı. Orta gelirli bir aileyiz biz. Ve hayattaki tek gayemiz de oğlumuz; oğlumuzun eğitimi oldu. Buna öyle kaptırmışız ki kendimizi başarılı bir çocuk yetiştirmek isterken farkında olmadan zalim, duygusuz ve bencil bir çocuk yetiştirmişiz.
Nasıl böyle oldu diye çok düşündüm ama hatayı yine kendimizde buldum.
Çünkü biz oğlumuzun derslerine ders ders başarılarına o kadar çok odaklanmış, onun aldığı dereceler, takdirler, belgeler ve puanlar o kadar çok gözümüzü bürümüş ki tüm çocukluğu boyunca aramızdaki tek iletişim kaynağımız bunlar olmuş.
Hatırlıyorum mesela oğlum okuldan gelince aldığı notu bize söylerdi; biz de hemen sen yüksek not alan var mı diye sorardık.
Yüksek not alan varsa; neden o notu alamadın diye hayıflanırdık.
En yüksek notu oğlum alınca tebrik ederdik. Mesela burada başkaları ile yarışmayı öğretttik oğluma; sürekli başkalarını geçmeyi.
Arkadaşlıklar kurmasına pek müsade etmedik. Sürekli başarmak için çalışması; boşa geçen arkadaşlık ilişkilerinden daha anlamlı geldi.
Ona; şimdi duygusal ilişkiler zamanı değil; önce başarılı olacaksın; sonra büyüyünce istediğini yap derdik.
Bir fanusun içinde büyüttük kısacası, tek başına bir balık gibi o camdan bu cama.
Başarılı olmadığında kızdık ama başardığında sarıldık ona, sevdik onu.
Yani sevdiğimiz de ilgilendiğimiz de koşulluydu aslında.
Tüm bu davranışlarımızla ona şu mesajı vermişiz farkında olmadan. “Sen ancak başarılı olursan değerlisin ve başarmak için sürekli yarışmak; başkalarını geçmek ve yerine göre de ezmek zorundasın.”
Şimdi Türkiye’nin hatrı sayılır bir hastanesinde başhekim. Tüm kariyer planımız tuttu; amacımıza ulaştık.
Ama açık söyleyeyim oğlumun ne hastası ne arkadaşı ne de yanında çalışanı olmak isterim, çünkü çok duygusuz ve hoşgörüsüz.
Hataya ve başarısızlığa tahammülü yok, aynı bizim gibi.
Şimdi de bizi ayda yılda bir arar sorar; sesine hasret kaldık neredeyse, azıcık sitem edecek olsam; anne yapma lütfen! Benim sorumluluklarım var; çalışmalıyım, böyle duygusallıklara yer veremem, yoksa büyüyemem der. Yani yıllar önce bizim ona dikte ettiğimiz gibi. Velhasıl…
Biz amacımıza ulaştık; çok başarılı, hayatı deste deste belgelerle dolu bir çocuk yetiştirdik. Ama o belgeler ruhunu iyileştirmeye yetmedi. Onun zalim bir çocuk oluşunu engellemeyemedi. Şimdiki aklım olsaydı, önce kalp derdim, önce ruh. Çünkü…
Bilgi her yaşta edinilir; yiyeceğimiz bir lokma ekmek, elbet bulunur; kariyer mi olur, başarımı mı gelir.
Ama zamanında edinilmeyen ahlak… İşte onun geri gelişi yok. O ancak çocuklukta ailenin içinde sevgi ve merhametin olduğu yerde edinilir. O yüzden üzgünüm hemde çok ama kızgınım da ama en çok kendime…
Ümit Baca
Eğitimci – Yazar