Üç Kardeş – Sema Deniz

Üç Kardeş - Sema Deniz
Uc Kardes Sema Deniz 1

Ahmet üç kardeşin en büyüğüydü.

Ondan 14 ay sonra doğan Hasan ortanca, Hasan’dan iki yıl sonra doğan Zeynep en küçük.

Yani Zeynep doğduğunda Ahmet 3,5 yaşlarındaydı.

Anne peş peşe doğan oğlanlardan sonra bir de kızı olduğu için sevinememişti bile, oğlanlar onu çok yormuştu.

Ahmet hiç durmadan ağlayan bir çocuktu.

Gece gündüz fark etmez, hep ağlar, hemen hiç uyumazdı.

Onu uyutmak ve sakin kalmasını sağlamak için anne habire emzirir ve ayağında sallardı.

Hasan abisine göre daha sakindi.

Aslında abisi ağladıkça huzursuz olan, bu yüzden ağlayan bir bebekti.

Zeynep ise doğduğu andan itibaren sessiz sakin bir bebek oldu hep.

Anne gece gündüz çocuklarıyla uğraşmaktan bitkin, baba evdekilerin karnını doyurmak için çalışmaktan yorgun olurdu çoğunlukla.

Akşamları baba eve geldiğinde anne çocukları babalarına anlatır, Ahmet’in huysuzluğunun onu ne kadar perişan ettiğini söyleyip dururdu.

Hasan ve Zeynep’in Ahmet yüzünden doğru dürüst uyuyamadıklarından, kendisinin dinlenmeye vakit bulamadığından yakınırdı.

Çocuklarla akşamları dışında vakit geçirmeyen baba, onları annelerinin anlattığı şekliyle tanırdı.

Anne Ahmet’ten bahsederken mutsuz, Hasan’ı anlatırken şefkatli ve mutlu, Zeynep’ten de pek fazla bir duygu belirtmeden konuşurdu.

Bu yüzden aklına yazmıştı;

Ahmet huysuz ve yaramaz, Hasan daha sakin ve iyi huylu, Zeynep ise kendi halinde sessiz bir çocuktu.

Çocuklarına bu düşüncelerine göre tepki veriyordu.

Ahmet’in en ufak bir yaramazlığı babanın çok sinirlenmesine, Hasan’ın yaptığı şeyler ise gülümsemesine sebep oluyordu.

Zeynep pek bir şey yapmadan sakince duruyordu zaten.

Günler geçti, çocuklar büyüdüler.

Ahmet hep çok hareketli ve biraz da haşarı ama bir yandan da duyarlı ve dürüst bir çocuk oluyordu.

Hasan ise kendisine sempati kazandıran sakinliğini koruyor gözüküyor, ancak etrafında büyükler olmadığında pek de doğru davranışlar sergilemiyordu. Zeynep hala aşırı sessiz ve neredeyse sinik devam ediyordu.

Evin içinde bir durum olduğunda anne kabahati Ahmet’te bulur, hemen babaya şikayet ederdi.

Ahmet suçsuz olduğunu, kendisinin bir şey yapmadığını, doğru davrandığını anlatmayı dener ama kimse ona inanmazdı.

Bir keresinde iki kardeş bahçede top oynarlarken Hasan’ın attığı top pencere camını kırdı.

Anne içeriden feryat figan fırladı balkona.

Topu kimin attığını, camı kimin kırdığını soruyordu ciyak ciyak bağırarak. Hasan parmağını uzatıp Ahmet’i gösterdi.

Ahmet şok olmuştu.

Çünkü topu atan Hasan’dı. Bunu ikisi de gayet iyi biliyorlardı.

Anne iyice sinirlendi, koşarak bahçeye geldiği gibi Ahmet’i terliğiyle evire çevire dövdü. Hasan’ın gözü önünde üstelik.

Ahmet hem dayak yiyor hem annesine bunu kendisinin yapmadığını anlatmaya çalışıyordu ama nafile.

Anne bak bir de yalan söylüyorsun diyerek daha bir kuvvetli vuruyordu.

Bir ara Hasan’la göz göze geldi Ahmet. Baktı ona, annesini durdurmasını gerçeği söylemesini umarak.

Ama Hasan hiçbir demeden öylece durdu. Zeynep balkondan olan biteni izliyor ve gerçeği bildiği halde sessizce Ahmet’in dayak yemesini seyrediyordu.

Kardeşleri annelerini hep sinirlendiriyor ve bu şiddetten kendini korumanın yolunu sessizlikte buluyordu.

Akşam eve gelen baba olan biteni duyunca Ahmet’i odaya çekti.

İçeriden Ahmet’in çığlıkları geliyor ama kimse onu korumaya çalışmıyordu.

Hasan ise annesinin dizine yatmış, yalanının keyfini çıkarıyor, Zeynep annesi ne isterse onu yapıyordu.

Ahmet böyle böyle dürüst olmanın iyi bir şey olmadığını, insanlara doğruyu söylemenin anlamsız olduğunu çünkü kimsenin gerçeğe inanmadığını, kurnaz ve yalancı olanın kazandığını, dünyanın adil bir yer olmadığını, kimsenin onu sevmediğini, onun da bir daha asla kimseyi sevmeyeceğini, kadınların yalancı ve aptal olduklarını, babana bile güvenmemen gerektiğini, hayatta ezilmemek için ya kurnaz ve hilebaz ya da güçlü olman gerektiğini, kardeşten dost olmayacağını, yaşamak ve ezilmemek istiyorsan kötü olmanın şart olduğunu ve insanlardan nefret etmeyi öğrendi.

Yeterince büyüdüğünde iyi huylu ve dürüst Ahmet’ten eser kalmamıştı.

Zalim dünyanın kötülüklerle dolu insanlarıyla onlardan daha zalim, daha kötü olarak baş etmeye çalışan, mazlum ve sinik birini gördüğünde kendi çocukluğunu hatırlattığı için ondan nefret eden, kadınları sevmeyen-saygı duymayan, kadınların güvenilmez, ahlaksız ve yalancı olduğuna inanan, sürekli birilerinin ihanetine uğramaktan korkan bu yüzden kimseye güvenmeyen, diğer insanları düşman algılayan, kimseye güvenemediği için sürekli tehdit altında hisseden sokakta sıklıkla karşılaştığınız binlercesinden biri oldu.

Hasan politikacı oldu.

O parmak hep başkasını gösterdi.

Zeynep evlendi, çocuklar doğurdu.

Kocası ne isterse onu yaptı ve hep sessiz durdu.

Sevgilerimle…

Sema Deniz

Öğretmen Anne

Çocuklara Sınır Koymakta Sorun Yaşayan Ebeveynler İçin 2

Çocuklara Sınır Koymakta Sorun Yaşayan Ebeveynler İçin

Daha İyi Bir Ebeveyn Olmak İster Misiniz? Bu 10 Soruyu Kendinize Sorun 2

Daha İyi Bir Ebeveyn Olmak İster Misiniz? Bu 10 Soruyu Kendinize Sorun