Sağlık Bakanlığı’nın açıklamadığı araştırmada incelenen 524 gıdanın yüzde 51.1’inde birden çok sayıda kansere neden olan pestisit kalıntısı çıktı.
Sağlık Bakanlığı’nın henüz açıklamadığı araştırmada, incelenen 524 gıdanın yüzde 51.1’inde birden çok sayıda pestisit kalıntısı çıktı. Kansere neden olan pestisitler özellikle anne karnındaki bebekler ve çocuklar için büyük tehlike oluşturuyor. Ayrıca araştırmada, endüstride kullanılan çeşitli kimyasal atıkların sulara ve gıdalara arsenik geçirdiği tespit edildi.
Cumhuriyet gazetesinden Bülent Şık imzalı yazı dizisine göre araştırmada Ergene Nehri Havzası’nda yer alan Edirne, Kırklareli, Tekirdağ illeri; Dilovası bölgesinin de içinde bulunduğu Kocaeli ili ve Antalya ilinde yaşayan insanlardan ve yerleşim bölgelerinden alınan binlerce örnekte kanser hastalıklarına neden olan kimyasal maddelerin varlığı araştırılmıştı. Hastalığın sık görülmesi ile bu maddelerin çevresel ortamlardaki kalıntı düzeyleri arasında bir bağlantı olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştı.
Bu yazıda gıda ve su örneklerinde yapılan pestisit, ağır metal ve polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) kalıntılarının analizlerine dair bazı sonuçlara yer vereceğim. 2011-2016 yılları arasında yapılan araştırmada 1440 su örneği ve 1380 gıda örneği çalışıldı.
Gıda örneklerinin seçiminde o bölgede yetiştirilen, işlem görmemiş, çevresel kirlilik parametrelerinden etkilenimi gösterebilecek ürünler tercih edildi. Her bir örnek belli bir yerleşim yerinden alındı. Bu örneklerde insanlarda çeşitli sağlık sorunlarına yol açtığı bilinen arsenik, kurşun, kadmiyum, civa gibi ağır metallerin yanı sıra; alüminyum, antimon, bakır, baryum, berilyum, bizmut, çinko, demir, gümüş, kalay, kobalt, krom, manganez, molibden, nikel, selenyum, sezyum, stronsiyum, lityum, vanadyum ve talyum elementlerinin kalıntı düzeyleri araştırıldı.
Gıda örneklerinde hormonal sistem bozucu olarak nitelenen 106 pestisit dahil olmak üzere 332 farklı pestisitin analizi yapıldı. Gıdalara bulaşması muhtemel 16 PAH bileşiğinin de analizi yapıldı.
Pestisitler tarımda kullanılan ve kalıntıları toprağa, suya ve gıdalara bulaşan zehirli kimyasal maddelerdir. Solunan havada, gıdalarda ve sularda bulunabilen pestisit kalıntılarına maruz kalmak insanlarda zaman içinde kanser hastalıklarına yol açabilmektedir. Özellikle gıdalarda birden fazla sayıda bulunan pestisit kalıntıları ve hormonal sistem üzerinde bozucu etkisi olan pestisitler son yıllarda akademik çalışmaların odak noktasında yer alıyor.
Pestisit kalıntılarının incelendiği çalışmada analiz edilen gıda örneklerinin isimlerini ve sayısını gösteren grafik aşağıdadır.
HORMONLARA ZARAR
Bu yazı dizisinin ilk bölümünde gıdalarda maksimum kalıntı sınırını aşan pestisitlere dair bir değerlendirme yapmıştım. Maksimum kalıntı sınırı bir zehirli maddenin gıdalarda ve sularda bulunmasına izin verilen en yüksek miktarın ne olduğunu ifade eder. Bu miktarın aşılması sağlık sorunlarına yol açar. Ancak dikkatle bakılması gereken başka noktalar da var ve bir gıda maddesinde birden çok sayıda zehirli madde kalıntısı bulunması bunlardan biri. Bir gıda ürününün mevzuattaki sınır değerlerin altında kalan birden fazla sayıda pestisit içermesi durumu da sağlık sorunu yaratır ve yapılan analizlerde bu konuya da mutlaka bakmak gerekir.
Öncelikle bir gıda ürününde maksimum kalıntı sınırının altında kalan ancak birden fazla sayıda bulunan pestisitler hakkında bir değerlendirme yapacağım.
Çalışmada pestisit kalıntısı içerdiği saptanan 296 (yüzde 22.5) gıda örneğinin 179’unun (yüzde 13.6) gıda kodeksinde belirtilen maksimum kalıntı sınırının altında 1 pestisit içerdiği saptandı. Birden fazla sayıda pestisit içeren örneklerin dağılımı ise şöyleydi: 79 örnekte (yüzde 6.0) 2 farklı pestisit; 23 örnekte (yüzde 1.7) 3; 12 örnekte (yüzde 0.9) 4 ve 3 örnekte ise (yüzde 0.2) 5 farklı pestisit olmak üzere 117 gıda örneğinde (toplam yüzde 8.9) birden fazla sayıda pestisit kalıntısı saptandı.
itlerin mevzuatta belirtilen kalıntı limit değerlerini aşmayan pestisitler için olduğunu belirtelim. Ancak bir adım daha öteye giderek birden fazla sayıda pestisit kalıntısı içeren örnek sayısı analizini pestisit tespit edilen örneklerin tümünde yapmak gerekiyor. Daha açık bir ifade ile kalıntı sınırı değerlerini aşan ve aşmayan örneklerin tamamını incelemeye dahil etmek gerekiyor. Bu durumda ayrıntıları Tablo 1’de (üstte) gösterildiği gibi toplam 524 gıda ürününün yüzde 51.1’inin birden çok sayıda pestisit kalıntısı içerdiği gibi çarpıcı bir sonuç ortaya çıkıyor.
Bir gıda maddesinde hepsi de mevzuattaki sınır değerlerin altında kalan çok sayıda pestisit bulunmasının sağlığı olumsuz etkileyeceği çeşitli akademik yayınlarda vurgulanmaktadır. Bir gıda ürününde kalıntı sınır değerlerini aşan birden fazla sayıda pestisitin daha ciddi bir soruna yol açacağı ise kesindir.
Anne karnında…
Çalışmada gıda ürünlerinde saptanan pestisitlerin yüzde 40’ının hormonal sistem bozucu nitelikte olduğu da belirlendi. Bu kimyasallar maksimum kalıntı sınır değerlerinin altında kalan seviyelerde sağlık sorunlarına yol açıyor. Hormonal sistem bozucular bir kimyasalın toksikolojik etkilerini belirlemekte kullanılan ve miktar ile toksik etki arasında bir ilişki kuran klasik modele uygun davranmıyorlar. Klasik modelde bir kimyasalın miktarı azaldıkça zararlı etkisinin de azalacağı kabul edilir. Oysa hormonal sistem bozucu kimyasalların zararlı etkisi düşük dozlara doğru gidildikçe daha çok artış gösteriyor. Bu durum bir kimyasal madde maksimum kalıntı sınırını aştığında zararlı olur anlayışını yetersiz kılıyor. Buna ek olarak, yaş küçüldükçe zararlı etkinin arttığı, bir bireyin anne karnındayken veya bebeklik safhasında bu maddelere karşı daha duyarlı olduğu ve olumsuz etkilerin daha fazla olacağı da çeşitli yayınlarda belirtiliyor.
BAKANLIKTAN YAZILI AÇIKLAMA
Sağlık Bakanlığı gazetemizin yazı dizisine yazılı bir açıklamayla yanıt verdi. “Çevresel Faktörlerin ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkilerinin Araştırılması Projesi”nin 2011’de başladığını anlatan Bakanlığın açıklamasında “Söz konusu projeyle ilgili raporlama çalışmaları halen devam etmektedir. Bakanlığımızın açıklamaktan kaçındığı herhangi bir rapor söz konusu değildir ve haberdeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. P rojenin tamamlanmasından sonra çalışmalar bir bütün olarak değerlendirilecek ve gereği yapılacaktır” denildi.
Suda tarım ilacı
Analiz edilen örneklerin büyük bir çoğunluğu kaynak suları, doğal olarak oluşan ve bir çıkış noktasından yeryüzüne kendiliğinden çıkan ya da çıkarılan yeraltı sularıdır. Edirne ve Tekirdağ’dan alınan 2 kaynak suyu örneğinde ülkemizde uzun yıllardır kullanılmayan ve bir kalıcı kirletici olan aldrin isimli pestisitin kalıntısı belirlendi. 34 örnekte ise folpet kalıntısına rastlandı. Edirne’den alınan örneklerin 14’ü; Tekirdağ’dan alınan örneklerin 6’sı; Kırklareli’den 1 örnek ve Antalya’dan alınan 11 su örneğinde folpet kalıntısı çıktı. Folpet sulara yaygın olarak bulaşan kanserojen ve hormonal sistem bozucu bir zehirli madde olup olmadığı üzerinde halen tartışmalar olan bir tarım zehridir.
Bazı zehirler bulunamadı
Marul, ıspanak, lahana, susam, zeytinden oluşan 343 gıda örneğinde yapılan analizlerde herhangi bir polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) kalıntısına rastlanmadı. PAH’lar kansere neden olan kimyasal maddelerdir ve çalışılan gıda ürünlerinde tespit edilmemiş olmaları olumlu bir bulgudur.
Ergene Havzası arsenik kusuyor
Arsenik doğal yollardan da sulara bulaşabilmektedir. Ancak bazı kimya ve metal endüstrisi işkollarından açığa çıkan atık maddelerinde de bulunabilmektedir. Ayrıca tarımda kullanılan çeşitli kimyasal maddeler de sulara ve gıdalara arsenik bulaşmasına yol açan önemli etkenlerdir. Arsenikle kirlenmiş sular kullanılarak üretilen gıda maddelerine de arsenik geçmektedir. Arsenik içeren sular ve gıda maddeleri insanlarda arsenik zehirlenmesine yol açan başlıca kaynakları oluşturur. Yapılan araştırma çalışmaları gıda maddeleriyle alınan arseniğin büyük kısmının et, balık ve tavuktan kaynaklandığını gösteriyor.
Gıda örneklerinde arsenik kalıntılarını belirlemek için yapılan analizlerde Tablo 2’de görülebileceği 24 çeltik, 5 ısırgan otu, 1 karalahana, 2 marul, 8 sarmısak ve 14 yeşil soğan olmak üzere toplam 54 gıda örneğinde (toplamın yüzde 3.9’u) arsenik tespit edildi. Arsenik içerdiği belirlenen 54 gıda örneğinin yüzde 85’i Ergene Havzası’ndaki Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinden alınmıştı.
Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi Kurumu (EFSA) toprak ve su kaynaklarındaki arsenik kirlenmesine bağlı olarak pirinç, karalahana ve marul gibi bazı gıda ürünlerinin bünyelerinde arsenik biriktirmeye daha çok eğilimli olduğunu belirtmektedir. Arsenik içeren gıda ürünlerinin Ergene bölgesinde Antalya’ya kıyasla daha fazla çıkması bu bölgedeki toprak ve su kaynaklarında bir arsenik kirlenmesi olduğuna işaret etmektedir.
BİR AÇIKLAMA
Yazı dizisinde dile getirdiğim kapsamı çok geniş olan bu halk sağlığı çalışmasının gıda ve sularla ilgili kısmına mütevazı katkılarım oldu. Projede emeği geçen insan sayısı çok fazla ve benim projedeki rolümün abartılmasını istemem. Bu yazı dizisi ile kamu adına yürütülen bu çalışmadan elde edilen sonuçların gizli tutulmamasını, uygun ve anlaşılır bir çerçeve ile kamuya açıklanmasını sağlamayı amaçlıyorum.
Basit bir örnek vererek ne demek istediğime açıklık getirebilirim.
Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) birlik üyesi ülkelerde çeşitli gıda ürünlerindeki pestisit kalıntılarının incelendiği bir araştırma çalışması raporunu açıkladı. “The 2015 European Union report on pesticide residues in food” başlığı taşıyan bu rapor incelenerek bir raporun anlaşılır bir çerçeve ile kamuoyuna açıklanmasını talep ederken neyi kastettiğim görülebilir. EFSA’nın çalışmasında 84 bin gıda örneği incelenmiş. Açıklanan raporun ne kadar ayrıntılı olduğuna dikkat çekmek için sadece pestisitlerle ilgili olmasına rağmen 134 sayfa olduğunu belirtmek istiyorum.
Raporu önünüze koyduğunuzda pestisitler konusunda ülkedeki durumun ne olduğunu görmeniz mümkün. Avrupa Birliği ülkelerinde de işler yolunda gitmiyor ama en azından ülkemizde olduğu gibi kamu adına yürütülen bütün çalışmalar büyük bir gizliliğe gömülmüş değil. Gıda veya sularda halk sağlığını korumak amacıyla yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçların kamuya açıklandığı tek bir çalışma yok ülkemizde. Bu durum hiç olağan değil. 2016 yılı Ocak ayına kadar Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmanın içindeydim. Benim iddiam 2 sene önceki çalışma sonuçlarının bile, çalışmanın yapıldığı bölgelerde gözlenen halk sağlığı sorunlarına yol açan nedenleri detaylı bir şekilde tespit ettiğidir. Temel meselem böyle büyük bir projenin bulgularının paylaşılmasını sağlamaktır. Kamu adına iş yapmakla sorumlu kurumlar yaptıkları çalışmaların sonuçlarını da kamuya açıklamakla sorumludur. Bu sorumluluğu hatırlatmak doğru bir akademik tavırdır.