İletişim uzmanları, anne baba ile çocuk arasında yaşanan çatışmaların konuşma sırasında yapılan dil hatalarından kaynaklandığı ifade etmektedir. Sözel iletişim engellediği için bu hatalara ” iletişim engeli ” denilmektedir. Anne babalar ne kadar iyi niyetli olurlarda olsunlar, kullandıkları dilin çocuklar için bir anlamı vardır. Bu anlam çoğu zaman anne babanın iyi niyetiyle örtüşmez ve beklediklerinin aksine bir sonuç ortaya çıkabilir. Çoğu anne baba tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan iletişim engelleri şunlardır.
1- Emir vermek, yönlendirmek
* Çocuğu kendi duygularının ve ihtiyaçlarının önemli olmadığını hissettirir. Çocuk kayıtsız şartsız anne babanın isteklerini yerine getirmek zorundadır.
* Çocuğa o anki durumunu beğenmediğinizi gösterir.
* Anne babanın gücü çocukta korku yaratır. Çocuk kendisinden büyük ve güçlü biri tarafından incitileceği tehdidini hisseder.
* Çocuğu kırar ve kızdırır. Anne babaya karşı gelmeye, düşmanca duyguları açığı vurmaya iter.
* Anne babanın çocuğun kararlarına ve yeteneğine güvenmediğini gösterir.
2- Uyarmak, gözdağı vermek
* Çocuk korkar, kendini güvensiz ve aşırı uysal yapar.
* Anne babanın çocuğun istek ve ihtiyaçlarına saygı göstermediğini anlatır. Çocuk bazen anne babanın gözdağını yerine getirip getirmeyeceğini test etmek için tüm uyarılara rağmen o şeyi yapmayı sürdürebilir.
3- Ahlak dersi vermek
* Çocuğun başka kişi ya da konulara ilişkin bakış açısına güvenilmediğini gösterir. Çocuk otoritenin ve gücün altında kendini aşağı ve yetersiz görür.
* Anne babanın çocuğun yargılarına güvenmediğini anlatır. Çocukta suçluluk duygusu uyandırır.
4- Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek
* Anne babanın çocuğun çözüm bulma yeteneğine güvenmediğini gösterir.
* Çocuğa kendi düşüncelerine güvenmemeyi öğretir, anne babaya bağımlı hale getirir.
* Yerini bulmayan öğüt, bazen kendisini anlamayan ve duygularını önemsemeyen anne babaya karşı gelmeye iter.
5- Nasıl yapılacağını göstermek, her fırsatta mantıklı düşünceler önermek
* Yaptığı işe müdahale etmek, nasıl yapılacağını göstermek çocuğa, kendisini beceriksiz ve küçük gördüğümüzü telkin eder.
* Mantıklı düşünceler önermek, çocuğu aptallıkla suçlama anlamına gelebilir.
* Anne babaların yanılmaz olduğunu telkin eder. Halbuki onlar da her insan gibi yanılabilir. Yanılmalarına rağmen düşüncelerinde ısrar ettikleri takdirde çocuklarının gözünde güven ve saygılarını yitirirler.
* Çocuklar uzun nasihatler ve nutuklar dinlemekten nefret ederler. İçlerinden bu işkence ne zaman bitecek derler.
* Nasihat dinlerken bilgisizlikleri yüzlerine vurulmuş hissederler. Bazen buna sert tepki gösterirler. ” Bunların hepsini biliyorum, tekrarlamana gerek yok, çeneni boşa yorma “.
6- Eleştirmek, yargılamak, suçlamak
* Çocuk kendisini aptal yerine konmuş, değersiz ve kötü hisseder.
* Çocuğu karşı eleştiri yapmaya itebilir.
* Eleştirmek çocuğun duygularını ve yaptığı pek çok şeyi anne babasından gizlemesine neden olabilir.
* Sık eleştiri çocuklarda sevilmedikleri duygusu uyandırır.
7- Övmek, yeteneklerini abartmak
* Çoğu anne baba övgünün faydalı olduğuna, çocuğu cesaretlendirdiğine ve güven duygusunu güçlendirdiğine inanırlar. Yerini bulmayan, hak edilmemiş bir övgü, beklenenin aksine, güvensizlik duygusu uyandırır. Çocuk övgünün kendisini idare etmek için kullanıldığını düşünür.
* Çocuğun duygularıyla örtüşmeyen övgü, kızgınlık ve nefret uyandırabilir.
* Övgüye alışan çocuk, sorumluluk ve iç denetim kazanamaz. Yaptığı her işte övgü bekler.
* Övgü bazen çocukta anne ve baba tarafından anlaşılmadığı duygusu uyandırabilir.
8- İsim takmak, alay etmek, utandırmak
* Çocukların kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Onlarda kötü, değersiz, işe yaramaz oldukları ve sevilmedikleri duygusu uyandırır. Bazı çocuklar, dayak yeme pahasına kasten anne babasının sevmediği davranışlarda bulunarak onları kızdırmaktan zevk alırlar.
9- Yorumlamak, analiz etmek, teşhis koymak
* Çocuğun amacını ve duygularının ne olduğunu kendisine sormadan çocuğun söz ve davranışları hakkında tahminde bulunan, yorum yapan ve teşhis koyan anne babalar ona şu mesajı iletmiş olurlar:
” Ben aslında senin ne demek istediğini biliyorum. Aklından geçenleri okuyorum.”
Anne babanın bu acemi psikanalizciliği tutmadığında ise, çocuk kendini yanlış anlayan ve suçlayan anne babaya kızgınlık duyar.
10- Güven vermek, ümitlendirmek, cesaretlendirmek
* Çocuk bir şeye üzülmüş, canı sıkılmış veya korkmuş iken onu teselli etmek ve cesaretlendirmek, o anki duygularını hafife almak anlamına geleceği için işe yaramaz. Sizden duygularını saklamaya başlar.
11- Sınamak, çapraz sorularla sıkıştırmak
* Çocuğa arka arkaya sorular sormak, çapraz sorularla aynı konuya dönmek ona güvenmediğimiz, açığını yakalamaya çalıştığımız anlamına geleceği için, çocuk cevap vermek istemez. Kendisini mahkemede sorgulanan bir suçlu gibi hisseder.
12- Atlatmak, oyalamak, konuyu saptırmak
* Anne babalar genellikle çocukların sorularını ve problemlerini ciddiye almaz, atlatma ve konuyu saptırma yolunu seçerler. Size ne kadar basit gelirse gelsin, çocuklar bir soru sorduklarında çok ciddidirler ve cevabını almak isterler. Atlatıldıkları ve sorularına cevap alamadıkları zaman, önemsenmedikleri ve sevilmedikleri duygusuna kapılırlar.
Bütün bu iletişim engelleri, aynı zamanda, etkin dinleme ve kabul dili önünde de engeldirler. Bu engelleri ya da hataları yapmamak için çocuğumuzla iletişimde kendi duygularımızı ve önyargılarımızı askıya almamız gerekir.
Bunu da, ancak kendimizi çocuğumuzun yerine koyarak başarabiliriz. Böylece çocuğumuzun gerçekte ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya, olaylara onun gözüyle bakmaya başlarız. Buna ” empati ” adı verilmektedir.
Pedagog Ali Çankırılı