Bankada sıra bekliyorum. 3-4 yaşlarında bir çocuk, artık etrafa sataşmaktan bıkıp oturmak istedi.
Ve neredeyse tüm koltukları boş olan o bankada, gitti yaşlı bir kadının oturduğu o yere oturmak için tutturdu.
Annesi de kalktı “ya kusura bakmayın buraya oturmak istiyor da kalkar mısınız?” dedi yaşlı kadına.
Yaşlı kadın da “çok şımartıyorsunuz siz bunları” diye söylene söylene kalktı yerinden.
Bu defa çocuk yeniden homurdanmaya başladı. Yaşlı kadının oturduğu o diğer koltuğa oturmak istediğini söyledi. Annesi de birincinin mahcubiyeti ile sanırım “bak teyze bize kızar ha” dedi.
Demez olaydı…
Ortalık çığlık kıyamet.
Yunus ve balinaların haberleşme frekansından ağlamaya başlayan çocuğu sakinleştirmek için yaşlı kadın ayağa kalktı, ama bu defa oturmadı.
Akıllı kadınmış…
Aynı şeyi çocuğun annesi için söyleyemeyeceğim.
Çocukerkil bir ailenin çocuğu olduğu çok belli olan bu yavrunun büyümüş halini hayal etmeye başladım, elindeki sakızı saçına yapıştırmaya çalışmasını izlerken.
Her şeyi elde etmek isterken saldırganlaşıp, istediği şey olmayınca da hemen pes edecekti büyüdüğü zaman. İstediği şeyleri çabası ile değil de şirretliği ile elde etmeye çalışacak, şirretliğin işe yaramadığı o anlarda da insanlara küsecekti.
Ona göre kimse onu anlamayacak (!) hak ettiği değeri vermeyen insanlar onu hak etmeyecekti. Bencilliğin adına öz güven diyecek, dünyada kendisinden başka hiç kimse yaşamıyor gibi davranacaktı.
Anlık hazlar ile mutlu olmaya çalışacağından, hiçbir mutluluk onu gerçek anlamda tatmin etmeyecek ve muhtemelen ya antidepresanlara ya da bağımlılıklara sarılacaktı.
Ha farklı bir senaryo olur mu olur…
Ama büyük ihtimalle bu çocuğun yolu bu olasılıklardan biri ile kesişir.
Bazı çocuklar gerçekten hiperaktif, onları bir kenara koyarak konuşursak “Çocuğunun Elinde Oyuncak Olan Aileler” çağındayız.
Direksiyonda onlar var, nereye sürerlerse oraya savruluyor aileler.
“Ben yaşamadım o yaşasın” yoluna doğru sürüyor bazen çocuk, bazen de “Ben annem/babam gibi olmak istemiyorum” kandırmacasına.
Ama kimse kazanmıyor bu seyahatte.
Eskiden de “şımarmasın” diye sevgiler asla gösterilmezdi.
İfrat tefrit konusunda hep çuvallıyoruz sanırım.
Ezgi Akgül