Ölümcül bir hastalık haberi, ani bir trafik kazası ya da bir yılı aşkın süredir yaşamımızda olan pandemi nedeniyle ölüm haberlerini hem çevremizden hem de en yakınlarımızdan, ailemizden maalesef sık alır olduk. Özellikle çocuk ve gençlerde kaybetme korkusu sebepli psikolojik destek başvuruları arttı. Ebeveynlerin ölümü çocuklarına nasıl anlatmaları gerektiğine dair sorular çokça sorulur oldu.

Çocuklara ölüm haberini vermek ebeveynler için oldukça zorlu elbette. Ama mutlaka çocuklar ölümden haberdar olmalıdır. Gizlemek, ertelemek yanlıştır.

Hayatımızın en zor konuşmalarından birine bile başlamadan önce, çocukların neyi anlayabileceklerini bilmemiz gerekir. Ölüm ve kayıpla ilgili kavrayışları çocukların yaşına ve deneyimlerine bağlıdır. Yaşına uygun düzeyde açıklamalar yapmak şarttır.

Yaşa göre ölüm kavramı

– Okul öncesi (2-5 Yaş)

Okul öncesi dönem çocuklarının ölümün kesinliğini kabul etmesi zordur. Sadece somut olarak gerçekliğini gördükleri şeyleri anlayabilirler. Bu yüzden ölüm gerçekliğinin farkında olamazlar. Örneğin, 3 yaşındaki bir çocuk, kendisine söylendiği gibi ölen dedesinin “sonsuza dek gittiğini” kavrayamayabilir. Ne zaman döneceğini bile sorabilirler. Bir bitkinin tohumdan fidana dönüşümü, büyümesi, gelişmesi, sağlıklı olması ya da gerekli besinleri alamadığında sağlığını kaybetmesi gibi somut bir örneklendirme üzerinden ölüm anlatılabilir.

Küçük çocuklar doğaları gereği ben merkezlidir. Yaşanan ölüme neden olduklarını veya bunu kontrol edebileceklerini düşünebilirler. Bu onlar için endişe vericidir çünkü olanlardan kendilerini suçlu veya sorumlu hissedebilirler. Örneğin; büyük kardeş ölürse, 4 yaşındaki küçük kardeş, ölüme neden olan şeyin abisiyle ettiği kavgalar, kızgınlıkla söylediği kötü sözler olduğunu düşünebilir.

Bu dönem çocuklarına dini anlatmak ve dini kavramları öğretmek kafa karıştırıcı olacaktır. Cennet, cehennem, ahiret, ruh kavramları çocuğun zihninde bilinmezlikler yaratır. Bu yüzden ölümü anlatırken dini kavramları kullanmamak doğru olacaktır.

– Erken çocukluk (5-7 Yaş)

Yaş biraz daha büyük olsa da bu dönem çocuklar hala ölümün kesinliğini kabul etmekte zorlanırlar. Düşünceler veya eylemlerle ölümü etkileyebileceklerini veya ölüme neden olabileceklerini düşünebilirler. Hatta kendi ölümlerinden kaçınabileceklerine bile inanabilirler.

Bu yaştaki çocuklar, kaybı açıklamak için ilgisiz olayları birbirine bağlayabilirler. Örneğin; 6 yaşındaki bir çocuk, arkadaşının öldüğü gün korku filmi izlediyse, esas sebebi öğrenmeden izlediği filmin arkadaşının ölümüne neden olduğunu düşünebilir.

– Orta çocukluk yılları (7-10 yaş)

Çocuklar ölümün kaçınılmaz ve geri döndürülemez olduğunu anlayacak kadar büyümüşlerdir. Ölüm farkındalıkları, yoğun bir üzüntü yaşamalarına neden olabilir. Aile üyelerinin ve çevresindekilerin kayıp duygusuyla nasıl başa çıktıklarını dikkatlice gözlemlerler. Kendi ölümlerinden veya sevdiklerinin ölümünden korkabilirler. Ölümü anlamak isterler ve daha ayrıntılı, zor sorular sorabilirler.

– Ergenlik öncesi çocuklar (10-12 yaş)

Ergenlik öncesi çocuklar, canlı bir bedenin fiziksel olarak nasıl öldüğünü kavramak için insan vücudu ve temel biyoloji hakkında yeterince akademik bilgi edinmişlerdir. Ölümün yaşlılıktan, yaralanmadan veya hastalıktan olabileceğini bilirler.

Ölümün kendi hatası olmadığını daha iyi anlayabilir, ancak duruma veya ölümün nasıl gerçekleştiğine bağlı olarak hatırlatmaya veya profesyonel rehberliğe ihtiyaç duyabilirler.

– Gençler (12 yaş sonrası)

Genç bireyler, ölümü bütünüyle kabul ederler. Ayrıca hayatın felsefi anlamını keşfetmeye ve sorgulamaya başlarlar. Ölümün ardından hissettikleri kederi ve üzüntüyü bağımsız bir şekilde yaşayabilirler.

Her çocuğun yaşına göre ölümü anlama ve kabul etme becerisi farklı olduğuna göre, biz yetişkinlere bile çok ağır gelen bu durumu çocuklara nasıl açıklayabiliriz? Nereden başlayabiliriz?

• Çocuğunuzun yaşı ne olursa olsun, güvenli ve emniyetli bir ortamda konuşmaya başlamak önemlidir.

• Yapılacak açıklamayı çocuğun güvendiği ve sevdiği birinin yapması gerekir. Yakın bulmadığı, iyi tanımadığı ya da güvenmediği birinden öğrenmesi yanlış bilgiler edinmesine neden olabilir.

• Haberi verirken çocuğu kucaklamak veya bir tür fiziksel şefkat göstermek önemlidir. Örneğin; 4 yaşındaki bir kız çocuğunu, kucağımıza alabiliriz, kucaklayabiliriz. 15 yaşında genç bir çocuksa, bir elimizi omzuna koyabiliriz. Bu yaklaşım, ortamı rahatlatır, çocukların zorlu bilgileri duyarken kendilerini güvende ve korunaklı hissetmelerine yardımcı olur.

• Yaşanan kayıp ani değilse, öncelikli olarak çocuğa ölümle ya da hastalıkla ilgili hali hazırda bildiklerini sorabiliriz. Bu konuyla ilgili nelerden haberdar olduğunu, neleri doğru neleri yanlış bildiğini öğrenmek ona vereceğiniz bilgileri şekillendirmenize yardımcı olur.

• Kendi güçlü duygularımızı bastırmak zor olsa da en iyisi çocukla konuşurken sakin olmak, olabildiğince güven verici kalmak ve basit, gerçeğe uygun açıklamalar kullanmaktır.

• Doğru bir dil kullanmak oldukça önemlidir. Örneğin “Teyzen sonsuza kadar uyumaya gitti.” derseniz, çocuğunuzun kafası karışacaktır. Çocuklar uyuduktan sonra uyandığımızı bilirler. Ölümü bu şekilde açıklamak çocukta bir uyku korkusu geliştirebilir. Bunun yerine, daha doğrudan şöyle söylenebilir: “Teyzenin vücudu çok hastalandı ve sağlıklı çalışamaz oldu. O artık nefes alamıyor, yemek yiyemiyor, yürüyemiyor ve hiçbir şey hissedemiyor.” Bu cümle çok sert görünse de var olan gerçekler, sakin bir ses tonuyla doğrudan sunulduğunda her yaştan çocuk için makul ve kabul edilebilirdir.

• “Şimdi daha iyi bir yerde…” dersek, yeryüzünde hayat çok mu korkunç, şu an yaşadığımız yer çok mu kötü gibi meraklar edinebilir, endişelenebilir.

• ‘Babaannen bizi her zaman izleyecek’ dersek, çocuk kendisini gergin hissedebilir, takip edildiğini düşünebilir.

Sorulara açık olun, ama endişelenmeyin

Çocuklara ölümle ilgili yaptığınız paylaşımların ardından, zihinlerinde birçok soru oluşabilir. En küçük yaş grubu çocuklar bile muhtemelen cevaplayamayacağımız sorular sorabilirler. Bu sorulara “Bilmiyorum” demek her zaman uygundur.

Çocuklar, olanları kabul etmek için aynı bilgileri tekrar tekrar duymak isteyebilirler. Ya da hiç soruları olmayabilir. Sorularının daha sonra, birkaç gün, birkaç ay ve hatta yıllar içinde gelmesi de mümkündür. Onlar hazır olduklarında ve ihtiyaç duyduklarında soru soracaklardır. Beklenti içinde olmayın, soru sorduklarında şaşırmayın, endişelenmeyin.

Doğru yaklaşımı sergiledikten sonra bile çocuğunuzda ya da kendinizde yas sürecine dair problemler yaşayabilirsiniz. Böyle bir durumda profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Ölüm ve kayıp yaşantısını çocuklara doğru aktarmak, yaşanması gerekli ve sağlıklı olan yas sürecini daha kolay geçirebilmek için yararlı stratejileri bir uzmandan öğrenebilirsiniz.

Dilara Sayar – Uzman Klinik Psikolog&Aile Danışmanı