Nesli tükenen bir kuşun, kauai kuşunun sesini dinlerim ara ara açıp.

O yalnızlığın, çaresizliğin sesi bana çok şey düşündürür.

Sonra bir de Refik Halid’in bir öyküsü vardır Eskici diye.

Anasız babasız kaldığı için Filistin’e, halasının yanına gönderilen ve vatanından uzaklaşırken Türkçeden de adım adım uzaklaşan, ana dilini artık duymaz olan küçük Hasan’ın; gurbette Türkçe konuşan bir eskiciyle karşılaşma hikayesi.

Öyle sevinir ki çocuk, konuşur da konuşur, anlatır da anlatır.

“Yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi” sarsılarak dinler eskici çocuğu.

Ayrılırken birbirlerinden, ikisi de ağlar.

Düşünüyorum da; neslimiz tükenmedi, aynı dili konuşuyoruz, yan yanayız eşimizle, dostumuzla, çocuğumuzla, komşumuzla; ama konuşmuyoruz.

Oysa ne büyük nimet, konuşacak insanımız, ortak bir dilimiz, konuş konuş bitmez sözümüz, taaa buradan oraya kuş gibi uçuveren kelimelerimiz var.

Anlamak mümkün değil insan neden yan yanayken söylenecek sözleri ayrılıklara saklar?

Oyuncu Anne – Şermin Yaşar