Moralizasyon, doğru ya da yanlış bir düşünce yapısı üzerinden türeyen birtakım değerlere odaklanan bir öyküyü dayatmayı amaçlayan, psikolojik bir şiddet türüdür. Sahici ahlaki ilkeler sanatına değil başkalarına kendilerini suçlu hissettirmeye odaklanır.

Moralizasyon genellikle farkına varılmayan psikolojik bir şiddet biçimidir. Nihayetinde, başkalarına değer ya da ilkeler dayatmak çoğu durumda kahramanca kabul edilir. Bu nedenle, bazı durumlarda agresif ve aşağılayıcı tutumlar takdir edilebilir ve hatta savunulabilir.

Moralizasyona başvuran insanlar, insanların iyiliği için bunu yaptıklarını söyleyerek eylemlerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Bunu başarmak için şüpheli yaklaşımlara baş vurmalarına rağmen, herkesin belirli değerlere uyum sağlamasını isterler. Bu davranışın alıcı ucunda olanlar itaat etmezlerse, eleştiri, saygısızlık, kınama ve tacize maruz kalabilirler.

Genel olarak, moralizasyon döngüsü paternalizmle birlikte başlar. Bu gibi insanlar, kimse fikirlerini sormadığı halde tavsiyelerde bulunur ve kendi yargılarının çok değerli ve saygın olduğuna inanarak diğer insanları değerlendirirler. Bununla ilgili en rahatsız edici husus, söz konusu bireylerin tam olarak iyi bir davranış örneği oluşturmuyor olmalarıdır. Bununla birlikte, herkesten daha iyi olduklarına inanmalarına neden olan çıkarımlarda bulunurlar.

“En iyi kıyafeti olarak ahlakını giyenler çıplak olsalar daha iyidir.”

– Khalil Gibran

Moralizasyon ve itaat

Moralizasyonun en temel özelliği, diğer insanlara davranışa dair kurallar dayatmaktır. Bahsi geçen bu dinamikte anahtar kelime tam olarak şudur: dayatmak. Kişi, basit ve tartışılamaz bir nedenden dolayı “değerli” anlatılarının diğer insanlar tarafından benimsenmesini ister: bu insanların takip etmesi gereken açıklamadır.

Moralizasyona başvuran insanlar, ahlaki açıdan üstün olduklarını düşünen kimselerdir ya da bir baba anne, patron veya en basit haliyle toplumun geri kalanından daha iyi dil-anlatım yeteneklerine sahip olanlardır. Bazen, kolaylıkla diğer insanların davranışlarını etkileme hakkına sahip olduklarına inanırlar. Oysa burada çok yanlış bir yaklaşım söz konusudur.

Hakiki ahlaki ilkeler hem derin düşünce hem de inanç perspektifinde bir anlam ifade etmek zorundadır. Korku, baskı ya da zorlama aracılığıyla uygulanmaları söz konusu olamaz. Yetişme çağı boyunca, çocukların toplumun bir parçası olabilmek için ebeveynlerinin rehberliğine ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Bununla birlikte, eğitim ve moralizasyon arasında büyük bir fark vardır. Birincisi bireyde farkındalık yaratmayı, ikincisi ise onu kontrol etmeyi amaçlamaktadır.

Şiddet ve moralizasyon

Moralizasyon psikolojik şiddete yol açar. Her şeyden önce, diğer bireyin ahlaki açıdan daha aşağı seviyede olduğunu ileri sürer. Ve çoğunlukla aldatıcıdır. Nihayetinde, bir insanın ahlaki açıdan diğerinden daha üstün olduğunu kim söyleyebilir? Bir kişinin diğerlerinden etik açıdan daha tutarlı olduğuna dair kesin bir kanıt var mıdır? Davranışlarını yöneten motivasyon ve niyetler yeterince açık mıdır?

Dini liderler, politikacılar, ebeveynler ve hatta öğretmenler arasında insanları yapmaya teşvik ettikleri şeyleri kendileri uygulamayan çok sayıda örnek vardır. Bu figürler hakkında öğüt verdikleri şeyleri uygulasalar bile, ahlaki aydınlanmalarının ilk kanıtı, başkalarının bireyselliğine ve bütünlüğüne saygı duyma yeteneği olabilirdi.

Öte yandan, bu tür davranışların sadece kelimelerle ilişkili olmadığını unutmamalıyız. Genellikle, moralizasyona, bir şeyi doğru veya yanlış olarak etiketlemek ya da onaylama veya onaylamama jestleri eşlik eder. Ve bu, diğer insanlara zarar veren manipülasyon ile eşanlamlıdır.

Diğer özellikler

Moralizasyona genellikle kontrol ve saygısız davranışlar eşlik eder. Örneğin, başkalarına ahlak dersi verenler, genellikle insanların ifadesini almaya veya onları sorgulamaya hakları olduğuna inanırlar. Karşı tarafa, “Nereye gidiyorsun?”, “Ne yapacaksın?”, “Bunu neden yaptın?” ya da “Benden ne saklıyorsun? gibi sorular sorarlar.

Aynı zamanda talepkar bir ses tonuyla konuşabilirler. Yöneten taraf olmak istiyorlar çünkü bu şekilde sözüm ona üstünlüklerini inşa ve teyit edebilirler.Ayrıca, genellikle başkalarının eylemlerini yorumlama hakkına sahip olduklarını hissederler. Bu nedenle, şöyle şeyler söyleyebilirler: “Bir çıkarın olduğu için bu şekilde davrandın”.

Başkalarına ahlak dersi verenlerin yaptığı en korkunç şey kendileri gibi düşünmeyenleri ya da davranmayanları alay etmeye, küçümsemeye ve azarlamaya çalışmaktır. Burada amaç, başkaları adına endişe duydukları için değil sırf kendi anlatılarının kanun gücünde olmasını istedikleri için insanların kendilerini suçlu ve utanç içinde hissetmelerini sağlamaya çalışmaktır.