Sağlık ocağının hemen karşısında üç ayrı eczaneyiz.
10 yaşlarında bir kız çocuğu var. Görüyorum camdan.
Diğerlerine girdi sonra çıktı.
Elinde reçete ile sıra ile geziyor belli.
En son bana geldi.
Sisteme girdim “22 TL ödeme çıkıyor” dedim.
“Abi biliyorum ama paramız yok sabahtan beri bu ilaçları alamıyorum.” dedi.
Ama öyle dedi ki, yalan değildi belli ki.
Off çektim “tamam al bakalım” dedim.
Evini sordum. Bize çok uzak bir mahalle söyledi.
“Neden buraya kadar geldin ki?” dedim.
“Abi kimse senin gibi al git demedi ki” deyince, önlüğü çıkardım hadi beraber gidelim eve.
Yaklaşık 7-8 km yol yürümüş çocuk.
Belki 20-30 eczane gezmiş, ama kimse al bakalım dememiş.
Neyse vardık evine, eski yıkık bir sedirde annesi merak içinde.
Fazla uzatmayayım, ilaçları da verdik. Sonra annesinden izin istedik.
Bir de market ve kasap yapınca, o buzdolabı da dolunca, bu arada eşim de doktor çağırıp ona hem muayene hem de çorba yaptırınca, bayram oldu o küçücük yuvada.
Çıkınca evden Allah’ım dedim. Ne çok ferahlamışım, iyi ki 22 TL için bende çık dışarı diyerek çocuğu başka eczaneye yollamamışım.
Dükkandan aradılar. Günlük ciromuzu ikiye katlamışlar.
Cepten giden 22 TL’yi elli defa fazlası ile çıkarmışlar.
Bu arada benim çocuğum olmadı, olmuyor.
Ama artık 10 yaşında bir kızım var.
Adı da Bahar…
-Alıntı
(Yazarı bilinmiyor)