Kimmiş o yetersiz olan?
Sevgili günlük…
Geçen sabah internette dolaşıyordum, Amerikalı bir annenin yazısına denk geldim. Çok şey yapıp hep yetemediğinden, kendisini yetersiz hissettiğinden bahsediyordu.
Yabancı gelmedi haliyle bana… Nedense anne olduğumdan beri bu his bende var. Zaman zaman gidiyor, zaman zaman beş misli geri dönüyor. Beni tanıyanlar, uzun zamandır okuyanlar hiç şaşırmayacaklar bu duruma.
Yeteri kadar zaman ayırdım mı?
Bu zaman iyi geçti mi?
Ona yetiyor muyum?
Öğretebiliyor muyum?
İyi bir gelecek sunabiliyor muyum?
Hep yanında mıyım?
Sevgimi hissediyor mu?
Böyle bazen hepsi üst üste biniyor, düşünüyorum düşünüyorum “ah” diyorum “yetemiyorum”
Bazen de 10 kaplan gücünde oluyorum, “Ben buyum, sevgimi gösteriyorum, ne kadar sevdiğimi biliyor ya, işte en önemlisi budur” deyip mutlu oluyorum.
Gel gitlerle dolu işte…
Sadece annelik mi?
İyi bir evlat mıyım diye de çok sorguluyorum kendimi. Müsait değilsem, babam aradıysa ve meşgule aldıysam telefonu, geri arayana kadar içim içimi yiyor. Annemin sesi bozuksa ve ben yanına gidemiyorsam üzülüyorum.
Eş konusu zaten bu aralar fena, çünkü ayağım kırıldığından beri sürekli yardım istediğim için kendimi iyi hissetmiyorum.
*Arkın su verir misin?
*Arkın yardım eder misin?
*Arkın kapıyı açar mısın?
Yardım talepleri bir yana, işte ayrı koşturuyor, evde ayrı. Ve ben bir şey yapamadığım için kendimi yetersizin kralı hissediyorum. Ki bana öyle çok söyledi ki, “Saçmalama, ben iyiyim, bunları zaten yapacağım” diye. Yine de olmuyor işte. İnsan her şeyini kendi yapmaya alışınca, kimseden bir şey isteyemiyor. İstediğinde ezilip büzülüyor.
Bir de ne yalan söyleyeyim, Irmak’a borçlu hissediyorum. “Saçmalama” diyeceksiniz biliyorum da, Ağustos ayını evde geçirdi. Ben ona söz vermiştim, nerelere götürecektim, plan yapmıştık beraber. Tabii ki her çocuk üç ay tatil yapacak diye bir kural yok, evet Temmuz ayınca yaptık tatilimizi ama ben şehir dışında olmaktan söz etmiyorum. İstanbul’da da vardı planlarımız. Allah beterinden korusun da, bu benim yatışım üzdü onu, farkındayım. Bir yere gitmemekten ziyade beni aynı yerde aynı şekilde görmek… Anlattım, geçici dedim, insanlar neler yaşıyor dedim de nihayetinde çocuk işte… Sinemaya gitmek istiyor, ben kıpırdayamıyorum. Basit meseleler. Ama bize göre basit, ona göre gayet önemli. Zaman zaman boyundan büyük konuşsa da gerçek bir çocuk… Neyse, can sıkıcı konulara girmeye gerek yok.
İşte bu yetersizlik bende son dönemlerde tavan yapmışken bu annenin yazısını okumak rahatlattı beni. Her ne kadar hiçbir konuda yalnız olmadığımı bilsem de rahatlıyorum işte okudukça, paylaşıldıkça. Bu yüzden ben de tüm duygularımı açık açık yazmayı tercih ediyorum ki belki de birileri ben yazdım diye rahatlar…
Yazmak arada negatif yorumlar – hakaretler gelse de muhteşem rahatlatıcı. Birkaç kötü şey yüzünden vazgeçmek yok. Bence hep paylaşmak gerek. Üzüntüyü de, sevinci de.
Mesela bu yetersizlik son zamanlarda aklımı en çok kurcalayan konuydu. Bazen mideme, bazen başıma ağrı saplayan. Bu nedenle de yazdım. Siz de yazın. İster bana yazın, ister buraya yazın, ister blog açın yazın.
Ama yazın.
Ama paylaşın.
Ben de şimdi kendi kendime tekrar ediyorum.
Hayır. Yetersiz değilim. Bilgisayar olmadığım için her şeyi eksiksiz yapamam. Hatalarıyla, eksikleriyle, doğrularıyla başarılarıyla ben de herkes gibiyim…
Şebnem Seçkiner
Kaynak:https://hthayat.haberturk.com/yazarlar/sebnem-seckiner/1053867-yetememek