[This post contains advanced video player, click to open the original website]
Bu yazıda, sizlere benim için önemli olan bir konudan bahsetmek istiyorum: “Zor zamanlarda nasıl hayatta kalabiliriz?”.
Hayatta hepimizin başına, zor ve sıkıntılı olaylar gelir; bu bazen bir ayrılık, bazen sevdiğimiz bir insanı kaybetmek, bazen maddi kayıplar, bazen de istediğimiz bir şeyin olmaması olabilir. Böyle zamanlarda insan, nasıl davranması gerektiğini bilemiyor ve kendini dipsiz bir kuyuda hissediyor. Bu yazıda; o zor zamanlarınızda, dipsiz bir kuyuda gibi hissettiğiniz o anlarda nasıl davranabileceğinizden bahsedeceğim…
Kabullenmek, yenilgi değildir.
İnsan, başına kötü bir olay geldiği zaman ilk başta şoka girer ve yaşadığı şeyi kabullenmek istemez. Bu, aslında o ilk şok anında çok normaldir; ancak bazı insanlar, ayrılık ya da ölüm gibi başına gelen kötü şeyleri kabullenmek istemezler.
Aslında insan, kabullenmeye başladığında; iyileşmeye de başlıyor. Kabullenmediği sürece o yara hep açık kalıyor. İşin sırrı, aslında şurada: “Evet, benim başıma böyle kötü bir olay geldi ve ben artık bu şekilde zarar gördüm” diyebilmek gerekiyor. Ancak bunu kabullenmek, bazı insanlara bir yenilgi gibi geliyor ve hayatlarını, bir duvarın içine kurmaya başlıyorlar.
Bu konuda size ilk tavsiyem, başınıza ne gelirse gelsin; o ilk şok evresini atlattıktan sonra, yaşadığınız şeyi kabullenmeniz.
Kabullenmek, ilk başta size yenilgi gibi gelebilir ya da kötü hissettirebilir; ancak sonrasında hissetiğiniz şey, çok ciddi bir rahatlama olacak.
İçinizdeki otomatik pilotu dinlemeyin.
Başınıza olumsuz bir durum geldiği zaman, hemen “otomatik pilot” devreye girer. Genelde otomatik pilot, sizin çok işinize yaramaz ve çok fazla iyiliğinizi düşünmez. Diyelim ki bir yakınınızı kaybettiniz; hemen arkasından otomatik pilot, zihninize: “Ben bittim artık, mahvoldum, ne yapacağım şimdi” şeklinde belirli düşünceler gönderir. Böyle bir durumda, siz otomatik pilotun söylediği şeylere inanırsanız, kendinizi içinden çıkılmaz, dönülmez bir yolda hissedersiniz. Peki, ne yapmak gerekiyor?
Öncelikle şunu söyleyeyim; başta hissettiğiniz o düşünce, gerçek değil. Genelde insanlar, kötü bir olay yaşadığında, bunun hep süreceğini, hiç bitmeyeceğini düşünüyor. İnsanlar anın içinde yaşarken, her şey gözüne çok büyük görünüyor. Ancak birazcık yukarıdan bakabildiğiniz zaman, dertler çok daha küçük görünüyor. Az önce de söylediğim gibi, ilk anda hiç bitmeyecekmiş gibi hissetmeniz çok normaldir; ancak düşünceyi yavaşlatmak gerekiyor.
Böyle anlarda, aklınıza gelen düşünceler konusunda kendinize şöyle bir telkin vermelisiniz: “Şuanda, otomatik pilot konuşuyor ve bunlar, çok büyük ihtimalle gerçekçi değil”. Bunu yaparken, birazcık yavaşlatmanız ve alternatif düşünceler de ortaya koymanız gerekiyor. Böyle olunca, içine düştüğünüzü düşündüğünüz kuyudan çıkış yolunu bulmanız daha kolay olacaktır.
Kurban rolünden çıkmalısınız.
Bir gün, çok güzel işler yapmış ve güzel paralar kazanmış birisiyle tanıştım. İşleri yolunda giderken, belki milyonlar kazanırken, umduğu ödemeleri alamayınca iflas etmiş. Bu insan, yaptığı işte oldukça usta bir insan ve onu hak ettiği zirveye getiren şey de o becerileri ve ustalığı. Bu insan, yükselme anında birden yere çakılınca; benim tanıştığımda 10 yıldır evden çıkmıyordu.
Bir zirveye geldiğinizi ve sonrasında yere çakıldıktan sonra evden dahi çıkmak istemediğinizi düşünün. Kendinizi devamlı bir kurban ve mağdur rolünde hissediyorsunuz. Artık, hayat oyununu kaybettiğinizi düşünüyorsunuz. Ben şöyle düşünüyorum; bu bahsettiğim insan, dışarı çıkıp hayata atılsa ve mağdur rolünden çıksa; o ustalığıyla tekrar bir yerlere gelme şansı çok yüksektir.
Siz de muhtemelen, yaşadığınız kötü bir olaydan sonra, kurban hissetme rolüne giriyorsunuz. Böyle bir durumda insan, insan içine bile çıkmak istemez ve kendini kapatır. Diğer insanlarla konuşmak, iş başvuruları yapmak ya da başka insanlarla tanışmak dahi istemez. Peki, böyle olunca ne oluyor? O kötü hissetme hali, bir ömür boyu bile sürebiliyor. Evet, belki kötü şeyler yaşadınız; ancak bunu bir tek siz yaşamadınız, herkes yaşıyor. Peki, ne yapmalıyız? O kurban rolüne ve bize hissettirdiği acıya rağmen dışarı çıkacağız, insanlarla tanışacağız, işimize gücümüze koşturacağız; hissettiğiniz o durumdan, başka türlü çıkmanız pek mümkün değildir.
Kaçmayın, hayatın içine katılın.
Hayata bakış açımızın büyülü bir tarafı vardır; yaşadığınız olayları bir tecrübe olarak adlandırırsanız, o olay sizin hayatınıza ciddi bir katkı sağlar. Yaşadığınız olayları: “Ben mahvoldum, bittim” şeklinde değerlendirdiğiniz zaman, hakikaten mahvolmuş gibi hissedeceksiniz. Evet, o bir dipsiz kuyu;ancak zihninizde olan bir kuyu. Kuyudan çıkmak için; hayatın içine katılmanız, zihninizdeki otomatik pilotun size söylediği düşüncelere kanmamanız ve hayata atılmanız gerektiğini düşünüyorum. Hayatta başarılı olan insanlar var ya; işte onlar, vazgeçmeyen insanlardır. Eğer siz bırakırsanız, bıraktığınız yerde kalıyor. Bir şekilde bırakmamanız gerekiyor; yorulduğunuz zaman dinlenebilirsiniz, ne olursa olsun vazgeçmemeniz gerekiyor.