Aşağıdaki mektubu genç bir anneden aldım.

Okuyunca içim sızladı. İzin aldım, kimliğini saklayarak sizinle paylaşıyorum.

Mektubun sonunda kısaca önerilerimden söz edeceğim.

“Merhaba Hocam

Ben 31 yaşında 3.5 yaşında kızı olan bir anneyim.

Ben çok kötü bir çocukluk, ergenlik, genç kızlık geçirdim. Mutsuz bir aile de büyüdüm, ama çok şükür evliliğimde mutluyum.

Bir gün çocuğum olursa asla yapmam dediklerimi maalesef ben çocuğuma yapıyorum.

Her akşam bir daha asla yapmayacağım deyip günün muhasebesini yapıyorum, ama yine yapıyorum. Bağırıyorum, hakaret ediyorum, bunu söylemekten utanıyorum, kendimden nefret ediyorum, ama ben kızıma, o savunmasız yavruma vurdum.

Benden çok korkuyor, çocukluğunu yaşayamıyor. Huysuz aksi bir çocuk değil; ben sabırsız ve sinirliyim, sorunlu olan benim.

Bugün beni benden aldı o kadar baskı kurmuşum ki, bana dedi ki, “Anne ağlayabilir miyim?”

Ağlamak için izin alınır mı? Kendimden nefret ettim; oysa ben süper bir anne olacaktım!

Çok baskıyla korkuyla büyüyüp hep aileme yalan söyledim, ama ben şimdi aynısını ona yapıyorum. Çok erken konuşmaya başladı; kendisini hep güzel ifade etti, ama ben şunun farkına verdim ki ben çocuğumu ziyan ediyorum, hak etmiyorum.

İlk defa birine içimi döküyorum. Bence benim pedagoga değil benim tedaviye ihtiyacım var.

Biliyorum siz görüşme yapmıyorsunuz, ama ben paylaşmak istedim. Beni en azından ne yapmam gerektiği konusunda yönlendirirseniz size minnettar kalırım.

Bu arada ben üniversite mezunuyum; hani derler ya okudum, ama bence ben anne olamadım, olamıyorum. Bunları size yazarken gözyaşlarımı tutamıyorum; vicdan azabı çekiyorum.

Ben çocuğuma böyle davranmayacaktım; çünkü bana yapıldığında neler hissettiğimi hala hatırlarım.

O çok özel bir çocuk; herşeyi çok güzel hevesle öğrenmeye çalışıyor, ama ben onun bütün yeteneklerini yok ediyorum.

Yalvarıyorum, ben çocuğumu kaybetmek istemiyorum. Bana bir akıl verin hocam onu çok seviyorum, ama onu çok üzüyorum.

Benden olgun davranıyor; ben kötüyüm, ona çok üzüyorum, ne olur hocam, bana yardım edin.”

Okurken içim sızladı.

Bu anne çocuğuna doğru davranmadığının farkında, maalesef toplumda çocuğuna kötü davranan ama farkında olmayan çok anne ve baba var.

Ve bu nesilden nesile aktarılıp gidiyor.

Olan çocuklarımıza, yaşanmamış yaşamları olan öfkeli insanlarımıza oluyor.

Bu anneye “İçimizdeki Çocuk” kitabımı yavaş yavaş, sindire sindire okumasını ve bütün uygulamaları yapmasını ve deneyimlerini bana yazmasını önerdim.

Bu süreç içinde kendi içinde utanca boğulmuş iç çocuğunu keşfedecek, onunla kucaklaşacak, ağlayacak, bağrına basacak.

Ve en sonunda içindeki çocuğun mutlu bir çocuk olmasına yardım edecek.

Kolay değil.

Çok yaralı, kaybolmuş bir iç çocuk var içinde.

Annenin kendi içindeki yaralı çocuk iyileşip mutlu olmadan olgun, yetişkin, sevecen bir insan olması mümkün değil.

Değerli okurlarım çevrenizde gördüğünüz öfkeli insanların her birinin içinde utanca boğulmuş bir iç çocuk olduğunu unutmayın.

Çocuklarımızı utanca boğmadan yetiştirmek istiyorsak önce kendi iç çocuğumuzu iyileştirmeliyiz.

En iyi dileklerimle…

Doğan Cüceloğlu