Bana attığın ilk tokadı hatırlıyor musun?

Senin artık bana olan tahammülün bitmiş,

Hırsını nasıl alacağını bilemiyordun.

Oysa ben doğam gereği,

Biraz taşkınlık yapmıştım.

Senin o an belki işin vardı,

Belki bir arkadaşın ile konuşuyordun.

Önce bir iki uyardın beni,

Kim bilir o an bir başkasına kızmıştın.

Önce bağırdın, sonra tokadı suratımın tam ortasına attın.

Ne olduğunu anlayamadım.

Ellerinin bu kadar büyük ve çok can acıtıcı olduğunu,

Daha önce hiç fark etmemişim.

Çünkü o eller beni hep okşadı, sevdi, sardı.

Canım çok acıdı önce, sonra da yüreğim.

Sen o tokadı sadece benim yüzüme değil,

Yüreğime de attın.

Yüzümdeki acı geçti de

Yüreğime attığın tokadın acısı hiç dinmedi.

Nedense anne diye ağladım,

Geldim yine senin boynuna sarılmak istedim.

Ama sen yine istemedin beni,

Kollarımdan tutup sarstın beni.

“Senin gibi bir çocuk istemiyorum!”

Nasıl bir çocuk olmalıydım bilemiyorum,

Daha önce hiç çocuk olmadım ki ben.

Nereye gidip de ağlamalıydım bilemedim.

Çünkü bu zamana kadar ne zaman düşsem,

Ne zaman canım acısa,

Hep senin boynuna sarılmıştım.

Sen beni kollarına alıp sakinleştirmiştin.

Canımı sen yaktın,

Ama bu sefer bağrına basmadın.

Bir köşeye çekilip ağlamaya başladım.

Nedense bir süre sonra yanıma geldin.

Özür dilerim deyip bana sarıldın,

Ve sen de ağladın.

Ben ise anlayamadım.

Yüzümün acısı geçti,

Ama yüreğimdeki acı geçmedi.

Büyük bir öfke duyabildim sadece

Ama o da hemen geçti.

Olsun dedim, annemsin affederim.

Sen beni yine bağrına bas yeter ki.

Benim senden başka sığınacak dalım mı var?

Birkaç gün geçti ve sen yine acıttın canımı.

Hem bağırdın, hem vurdun.

Bedenimin acısı hemen geçiyor da,

Yüreğimdeki geçmiyor ama…

Dilek Cesur

Eğitimci-Yazar