Eğer seni dünyaya bir kere daha getirme şansım olsaydı;

Çabucak büyü diye gözlerinin içine bakmazdım.

Bütün işlerimi bir kenara bırakır, seninle her anın tadını çıkartırdım.

Aynalarıma ve camlarıma daha çok parmak izlerinin çıkmasına fırsat verir, dağıttığın hiç bir şeyi anında toplamaya çalışmazdım.

Sen oyun oynarken ben asla başka bir işle uğraşmaz, hayat ile ilgili her türlü keşfine ortak olurdum.

Biran önce yatağını ayırmaya çalışmaz seninle daha çok uyurdum.

Benim için yaptığın hiç bir resme; “bu olmamış git bir daha yap” diyerek senin hayallerini sınırlamazdım.

Bana hediye olarak verdiğin çöpü bile elmas niyetiyle saklardım.

Seni aşırı derecede kollamaz kendini ifade etmene fırsat verirdim.

Özgüvenini asla baltalamaz sana biblo muamelesi yapmazdım.

Öfkeni kontrol edemediğin anlarda sana bağırmak yerine bağrıma basardım.

Yüreğimi hayat boyu yakan o ilk tokadı asla atmazdım.

Hiç bir zaman gözyaşlarının sebebi ben olmazdım.

Hafızandan hayat boyu silemeyeceğin o kötü anları hiç yaşatmazdım.

Senden gelen her şeyin gelişiminin bir parçası olduğunu anlar ona göre davranırdım.

Her gün sana yüzlerce defa sarılır, öper seni ne kadar çok sevdiğimi söylerdim.

Seninle yaşadığım her ilki mutlaka fotoğraf karesi haline getirir senin için ilkler albümü yapardım.

Seni pişmanlıklarımla değil ‘iyi ki’lerimle severdim…

Keşke dememek için şimdi harekete geç.

Geri dönülemeyecek bir çocukluğa pişmanlık değil ‘iyi ki’ biriktir.

Dilek CESUR