Yetişkinler tarafında ergenlik; bir hastalık, atlatılması gereken bir dönem, problemli geçiş aşaması, yollarına çıkacak korkutucu bir zaman dilimi olarak algılanıyor. Oysa ki ergenlik, yaşam dönemlerinden biri. Ve daha önce benzerlerinin yaşandığı bir yaşam dönemi. Bana göre ise bağımsızlık bayrağının net olarak dikildiği dönem!
Toplumumuzda ne yazık ki yeni doğanlar aileye katılmış, evimizi paylaşacağımız, rehberliğimize ihtiyaç duyan birer birey olarak algılanmaktan çok, ayak altında dolaşan, korunmaya muhtaç, ailenin bir uzvu, anne babasız bir hiç olan varlıklar olarak algılanıyorlar. Ailenin gebelikten itibaren yürüme, konuşma dönemi 1-2 yaşa kadar olan yaklaşık 2,5 yıllık sürede, tüm yaşam ritmini bebeğe göre düzenlemesi, bebeği koruma alışkanlıkları ve aynı alışkanlığı sürdürme eğilimleri henüz 2 yaşındaki bebekle sürtüşmelerin başlamasına neden oluyor.
Hatta ‘beslenebiliyorum, dilediğim yere ulaşabiliyorum, ben de bu ailenin bir parçasıyım, benim de beğenilerim ve hoşnutsuzluklarım var, bakın ben de bir bireyim’ düşüncesi ile ilk özerklik bayrağını dikmek üzere hareket eden çocuğun ısrarları “erken ergenlik” olarak adlandırılıyor!
İkinci özerklik bayrağı 3 yaşta sosyalleşmenin hız kazanması, çocuğun kendisini toplumun içinde var etme çabaları ile sürüyor ve ikinci özerklik bayrağı çocuk tarafından dikilmeye çalışılıyor.
6 yaş civarında çocuğun becerilerinin sivrilmesi, okul yaşamının başlaması ile bir başka özerklik bayrağı daha gelişim sürecine ekleniyor.
10-12 yaşta erinlik ile başlayan yeni gelişim sürecinde arkadaş çevresi yaşam liderliğini büyük oranda alıyor ve çocuk kendisini tüm özellikleri ve altyapısı ile sosyal çevresinin içinde gösterme, var olma, gruba dahil olma ihtiyaçlarını sorguluyor, deniyor. Bu ise bir başka özerklik bayrağı…
14 yaş civarında ise fiziksel değişimlerin de hız kazandığı ve su yüzüne çıktığı dönemde artık genç adayı daha emin adımlarla radikal denemeler yapıyor, uçmayı deneyen genç kuşlar gibi kanatlarının, gücünün, yapabilitelerinin farkına varmaya çalışıyor. Yani “ergenlik” olarak tanımladığımız dönem, bir sabah uyandığımızda kapımızı çalan bir durum değil, gelişimin olağan bir parçası.
Ergenlik dönemini, sağlıklı yaşamanın yolu, önceki özerklik dönemleri arasında sağlıklı geçişle mümkün olabiliyor. Ailenin bu döneme kadar yaşanan tüm gelişim dönemlerinde ve tüm gelişim alanlarında çocukla kurduğu denge sonuçlarını veriyor.
Önceki dönemlerde çocuğun aile yapısını kavraması, ailenin doğru ve yanlışlarını algılaması, kendisinin farkına varması, değişime açık olması, problem ile baş etme becerisinin gelişimi, uyum becerisinin gelişimi, sorumluluk alması, kararlarının sonuçlarını taşıyabilmesi, kendini ifade etmek için kendisine en uygun kanalları bulması, ailenin tüm bu becerilerde çocuğun yanında konumlanma biçimi ergenlik döneminin nasıl yaşanacağına dair yapı taşlarını oluşturuyor.
Aile, bahsettiğim becerilerin kazanılması ve gelişim dönemlerinin takibi, desteklenmesi sırasında çocuğu kucağında taşıyarak değil yanında yürüyerek desteklediğinde, ilk günden itibaren O’na bir birey olduğunu inanarak hissettirdiğinde çocuk/genç adayı ilk yaşam lideri olan anne babanın yaşamındaki yerini bilerek davranıyor, fikirlerini ailesine aktarıyor, danışıyor.
Tüm bu süreç içinde aile çocuğu kendisinin bir parçası, sahip olduğu bir şey olarak görme eğiliminde ise; kendi kararlarını vermekten çekinen, ne istediğini bilmeyen, farkındalığı düşük, liderin söylediğini sorgulamadan yerine getiren bir biri olma alışkanlığını sürdürme eğiliminde oluyor.
Yaşam liderliğinin arkadaş çevresine geçtiği erinlik ve ergenlik döneminde ise sorgulamadan kabul edildiği arkadaş grubunun yörüngesine giriyor. Bu grubun adı kimi “zaman marka satın alabilenler” grubu, kimi zaman “okuldan kaçmaya çekinmeyenler” grubu, kimi zaman “alkol alma cesaretini gösterenler” grubu… olabiliyor. Tabii ki, bu durum var olma savaşı içinde kendisini arayan genç ile ailesi arasındaki mesafeye birkaç dağ daha ekliyor. Günah keçisi yine aile tarafında belirleniyor:
ERGENLİK!
Ergenlik bir problem değildir. Ergenlik, yaşam dönemlerinden sadece biridir. Ergenlik döneminde de, diğer tüm yaşam dönemlerinde de kendi kanatları ile uçabilen, kendi kararlarını verebilen, sorumluluk alabilen, kendisini tehlikelerden koruyabilen, farkındalığı yüksek çocuklar yetiştirebilmek için; Dünya’ya geldikleri ilk günden itibaren çocuklara sözel ve söz ötesi iletişimde kulak vermek, birlikte yeni bir denge oluşturmak, O’nu bir birey olarak kabul etmek gerekiyor…