Eskilerin 50 sene 100 sene önce “Allah dertsiz bırakmasın.” söylemini hiç duymuş muydun? Peki, bunun ne anlama geldiğini düşündün mü? Günümüzde bu her ne kadar bedduaymış gibi gözükse de ben bu duanın içinde bir hikmet olduğunu düşünüyorum. Aslında derdin, acının bize beraberinde olumlu şeyler getireceğinden bahsediyor bence. Herkesin hayatında dönem dönem olmuştur, her şeyin üst üste geldiği, bunaldığı işin içinden çıkamadığı zamanlar. Sen de zaman zaman böyle sıkıntılarla baş başa kalıp, bunalıyorsan ve o anlarda “Allah’ım neden böyle şeyler beni buluyor, neden hep kötü şeyler yaşamak zorundayım.” diye düşünüyorsan bu yaşadığın sıkıntıya farklı bir açıdan bakmanı önereceğim.
[This post contains advanced video player, click to open the original website]
Kötü şeyler yaşamak, acı çekmek ve bunları atlatıyor olmak yaşananlar anlar için çok kötü olsa da zamanla bizleri olgunlaştırır. Hayatımızda seviye atlamamızı sağlar. Çayın zamanla demlenmesi gibi hayatımızda daha lezzetli daha iyi şartlarda olur. Kötü şeyler yaşadığımızda, çıkmaza girdiğimizde bu açıdan düşünmek bizi oldukça rahatlatacak ve iyi hissettirecektir. Kötü şeyler yaşamak, savaşmak zorunda kaldığımız zamanlarda biz insanlar için oldukça zordur. Fakat bu zorlukları atlattıktan sonra ki zamanlarda bu deneyimler hayata karşı daha geniş bir çerçeveden bakmamızı sağlar.
Olumsuzluklar, negatiflikler yaşadığımız anlarda sanki hiç bitmeyecekler, hiç kurtulamayacak ömrümüzün sonuna kadar olumsuz ve negatif şeyler yaşayacakmışız gibi hissederiz. Oysa hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Bu tür bir düşünme şekli temel bir algı hatası olarak adlandırılmaktadır. Bunu aynı iyi şeylerin sonsuza kadar sürmediği içinde düşünebiliriz. İyi şeylerde olduğu gibi kötü şeylerde bir süre sonra biter.
Hayat inişli çıkışlıdır. Yaşadıklarımızda böyledir. Bir an kötü ve negatif şeyler yaşarız hemen sonrasında dünyanın en mutlu, en güzel şeylerini yaşayan insana dönebiliriz. Yukarıda da bahsettiğim gibi hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Bunu da unutmadığımız zamanlarda, yaşanan negatiflikleri ve kötü olayları atlatmamızda daha kolay olacaktır. İnsan bir şekilde adapte oluyor ve bir noktadan sonra her şey geride kalıyor.
Şikâyet Etmek, Kaygılanmak işe Yaramıyor
Şikâyet etmemiz ya da kaygılanmamız, yaşadığımız sıkıntıları ya da kötü olayları iyiye çevirmeye yaramazlar. Bu nokta da şikâyet ya da kaygı pek bir işe yaramamaktadır.
Bazen iyi şeyler yapmak isterken başarısız olabiliriz. Başarısızlığı kendimizde görmemeliyiz. Aslında mücadele vermek, iyiye çevirmek için harcadığımız emek hiçbir şey yapmadan beklemekten daha iyi bir sonuçtur. Kötü olaylardan kurtulmak için çaba göstermek, emek vermek bunların sonucunda yapılan hatalar yapmak hiç sorun değildir. Çünkü sen mücadeleni vermiş, elinden geleni yapmışsındır. Hataları tekrar tekrar yapmak seni daha iyi bir noktaya getirebilir.
Hayatta saygı duyulması gereken bazı insanlar vardır. Bende oldukça saygı duyuyorum. Bu insanlardan sana da bahsetmek istiyorum. Bu insanlardan ilki hem kendi hayatı için hem de çevresindekilerin hayatı için iyi şeyler yapmaya çalışan insanlar bunun için emek harcayan insanlardır. Bu tip insanlar harici birde durmadan sızlanan, şikâyet eden ve hiçbir şeyi değiştirmeye çalışmayan insanlar vardır. Kendince konforlu bir hayatı olabilir fakat riske girmekten hiç hoşlanmazlar. Yeniliğe açık değillerdir. Bu yüzden çok fazla kayıpta yaşamazlar. Fakat ilk grup olarak bahsettiğim emek veren çabalayan insanlar bazen kayıp verebilirler bazen gerileyebilirler hata yapabilirler ve bunlardan çekinmezler, korkmazlar. Bu durumu 2 ileri 1 geri olarak düşünebilirsin. Tüme baktığımız zaman ikinci grup hiç adım atmazken sen uzun vadede ondan daha fazla atmış olursun.
Ya tahammüldür ya sefer anla ki aşkın çaresi
En sevdiğim sözlerden biridir bu. Aşkı elde etmek için ya susup şikâyet etmeyeceksin ya da harekete geçip sefere çıkacaksın. Hayatının bir döneminde yaşadığın sıkıntıların nedeni direkt sen de olmayabilirsin. Bazen çevrendekiler sebebiyle de sıkıntılar yaşayabilirsin. Fakat bu noktada unutmaman gereken bir şey de var, çevrendeki insanları ya da başka insanları kontrol edemezsin. Sen onlara iyi davranırken, emek harcarken aynı tutumu onlardan göremeyebilir, zarar görebilirsin. Başkalarından zarar gördüğünü anladığın anlarda aklına “Ben insanları kontrol edemiyorsam, karşı tarafın davranışların dolayı neden kendimi kötü hissedeyim. Karşı tarafın negatif davranışları için kendimi neden sıkayım.” diye getirmelisin. Bu nedenle bu davranışlar seninle alakalı olmayabilir, karşındaki insanın negatif enerjisinin kendisiyle alakalı olduğunu düşünmen önemli. Bu gibi bir tanıdığın varsa bu insanla ilişkini sorgulamak belki biraz mesafe koymak kendini daha iyi hissetmeni sağlayabilir.
Hepimiz hayatımızın bir döneminde sınavlara girmek durumunda kalmışızdır. Bazen bir soru için 1-2 dakika ayırmamız gerekirken bazı sorularda 20 dakikamızı geçirmişizdir. Bu 20 dakika sınavın bütününden bir kayıp yaşamamıza neden olmuştur. Hayatımızı da bu sınav ve bu soru gibi düşünebiliriz.
Bir soru bir problem uğruna hayatımızdan kayıplar vermek zorunda kalırız. Hayatın büyük resmini kaçırmamıza sebep olmuştur. Eğer böyle bir sorun bir problem yaşıyorsan sorun eğer uğraşmamıza rağmen o an çözülmüyorsa bir kenara koyup beklemek lazım. Hayatın rutinini kaçırmamak gerek.
Günlük rutinlerini, günlük yapman gereken işleri ötelemeden işini gücünü aileni sevdiklerini arkadaşlarını ihmal edecek seviyeye gelmemelisin. Eğer sorunu hayatının merkezine almaz belli bir düzen içinde yaşamaya devam edersen bir noktadan sonra belki sorun kendiliğinden düzelmiş olacak ya da geçen zaman diliminde sana yeni çözümler sunulacaktır ve sen kendini daha iyi hissedecek çözüm yolunun aslında çok da zor olmadığını göreceksin.
Sonuç olarak şöyle özetleyebilirim ki soruna takılma, soruyla savaşma… Bazen akışına bırakmak sana en büyük yardımı sağlayacaktır.
www.aysetolga.com