Aynı zeka seviyesine, aynı yaşam şartlarına, aynı çalışkanlık düzeyine ve aynı başarma azmine sahip olan kişiler düşünün. Bunların neredeyse tüm şartları eşit olsun, ancak başarı düzeyleri farklı olsun. Bu mümkün müdür? Cevap veriyorum: Evet, mümkün ve hatta çok da sık karşılaşılan bir durum. İşte burada başarıyı belirleyen, aslında tüm yaşam içinde başarı ve mutluluğu belirleyen temel etken bizim özgüven seviyemiz. Şöyle bir düşünelim; büyük bir şirkete Halkla İlişkiler personeli alınacak olsun. Başvuru yapan adaylar içinden en iyi üniversitelerden, en yüksek puanla mezun olanlardan, yurtdışında master yapmış olanlardan, en az 2 yabancı dil bilenlerden 5 aday mülakata çağrılsın. İşte bu 5 kişi içinden kimin bu işe alınacağı sorusunun yanıtı aslında: Özgüven! Peki, nedir bu çok önemli özgüven?
Özgüven nedir?
Her yerde duyduğumuz, pek çok şeyin sorumlusu olan özgüven aslında, kişinin kendine yönelik iyi, olumlu duygular geliştirmesi sonucu kendisini iyi hissetmesi durumudur. Kendini iyi hisseden kişi, kendi özellikleri ve çevrenin koşulları, çevredeki kişilerle de barışık olur. Özgüven aslında; bu gününü seven, geleceğine inanan, cesaretli, yürekli, girişimlere açık bireylerin sahip olduğu temel niteliktir.
Kişinin özgüveni konumuna, koşullara, dönemlere göre değişiklik gösterir ve burada düşük ya da yüksek özgüven şeklinde nitelendirilir.
Özgüven tam olarak bireyin “benlik”, “ideal benlik” ve “özsaygı” kavramlarıyla ilgilidir. “Benlik” ise kişinin “ben neyim?” sorusuna verdiği yanıtla bağlantılıdır. “İdeal benlik” olmak istediğim “ben”dir. “Özsaygı” ise kişinin ne olduğu ve ne olmak istediği arasında bulunan farkla ilgili duygulardır.
Daha net anlatmak gerekirse; bizim şuanda var olan halimizle, aslında olmak istediğimiz kişilik arasındaki fark azsa ya da hiç yoksa özgüvenimiz çok yüksek, aradaki bu fark fazlaysa özgüvenimiz düşük olur. Yaşımız kaç olursa olsun, eğer olmak istediğimiz yerde, konumda, psikolojide değilsek, maalesef özgüvenimiz düşüyor, özgüven eksikliği yaşıyoruz.
Özgüvenin bir diğer tanımı da iç güven ve dış güvenle bağdaşıktır. İç güvenimiz; kendini sevme, kendini tanıma, belirgin hedefler koyabilme, olumlu düşünme unsurlardan oluşur. Kendini tanıyan, seven, kendinden hoşnut olan, kendisiyle barışık olan insanların iç güvenleri yüksektir. Dış güven ise bireyin iç güvenle birlikte sahip olduğu özelliklerini dış çevreye karşı yansıtabilme durumumuzdur. Kişi, çevresindeki kişilere kendisinden hoşnut ve emin olduğuna yönelik gösterdiği tavır, tutum ve davranışlardır. İletişim ve kişinin duygularını kontrol edebilmesi aslında dış güvenin unsurlarıdır.
Özgüven nasıl oluşur?
Karakterimizdeki, yaşamımızdaki pek çok unsur gibi elbette özgüvenimiz de çocukluk çağında, hatta doğumdan itibaren yaşadıklarımızla, maruz kaldıklarımızla oluşuyor. Bir çocuğun doğum anından bir yaşına kadar olan o bir yıllık süre içinde “temel güven” duygusu gelişiyor. İşte bu dönemde bebeğe yeterli, sürekli, tutarlı sevgi ve ilgi göstermek, bebeğin tüm ihtiyaçlarını tam dozunda karşılamak, eksik bırakmamak gerekiyor. İlk 1 yıl, 1 yaşına kadar ihtiyaç duyduğunda sevgi, ilgi, hizmet alamayan, altı kirli kalan, zamanında karnı doymayan çocuklar, ileriki yılların mutsuz, pısırık, içe kapanık bireyleri olurlar ya da kimi zaman tam tersi saldırgan, yıkıcı, itici bir karaktere bürünebiliyorlar.
İki yaşına gelen çocukları dış dünyayı keşfeder ve bu konuda bitmek tükenmek bilmeyen sorular sorarlar. İşte bu sorulara akılcı, mantıklı, çocuğun anlayabileceği netlikte yanıtlar vermek onun kendine ve çevresine karşı güven duygusu içinde olmasını sağlıyor. Bu dönemde çocuğun soruları geçiştirilir ve anlayamayacağı ifadelerle engellenirse ileriki yaşlarda pasif, içine kapanık, kendi işini kendisi halledemeyen bireyler ortaya çıkar.
3-6 yaş arasındaki çocukların tüm dünyaları oyundur ve hayal güçleri, yaratıcılıkları oyunlarla gelişir. Çocuklar oyun oynarken tamamen özgürdürler ve tam olarak kendisi olurlar. Oyun sayesinde bir gruba ait olma, grup içinde kendini ifade edebilme, yönetme, kontrol etme ve önüne çıkan engelleri aşma gibi yetileri öğrenir. Ancak yeterli ve uygun oyun ortamları bulamayan çocuklar ileriki yıllarda asosyal, özgüveni düşük, diğer insanlara güvenemeyen ve onlarla iletişim kurmakta zorlanan bireyler haline gelirler.
Özgüven oluşumunda hangi faktörler etkilidir?
-
Anne ve baba davranışları
Anne ve babalar, çocukların bu dünyadaki ilk ve en önemli arkadaşları, öğretmenleri, sevgi kaynaklarıdır. Çocuklar en çok anne, babaya ihtiyaç duyarlar. İşte bunun için de anne ve babanın her türlü davranışı, tutumu, sözü çocuğun tüm iç dünyasını şekillendirici özellik gösterir. Bu bakımdan ebeveynlere düşen aslında nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğine karar vermektir. Zira her olumlu tutum çocuğun özgüvenini artırırken, her olumsuz tutum da bu özgüvenden bir parçasını koparıp alıyordur.
-
Ebeveynlerin boşanması
Boşanma durumunda çocuk hangi ebeveynde kaldıysa sorumluluk da onun üzerinde tam bir yük olur. Yetmeye çalışma çabaları içinde hem çocuk hem de anne ya da baba karmaşık bir ruh hali yaşayabilir. Böyle durumlarda çocuk yanında olana mı, yoksa uzakta kalana, özlem duyduğuna mı bağlanacağını bilemez ve kendi içinde çatışma duyguları yaşar. Bu durumda da özgüven eksikliği oluşabilir.
-
Anne ya da babanın yoksunluğu
Annesi ya da babası vefat etmiş olan çocukların, geride kalan ebeveyni ne kadar çok çocuğa yetmeye çalışırsa çalışsın, asla yeterli gelmeyecektir. Özellikle annenin ve babanın üstlendiği farklı roller ve çocuk üzerinde farklı görevleri olduğunu düşündüğümüzde hangisi eksikse çocuğun o yönü eksik kalacaktır. O alandaki eksikler de ileriki yaşlarda da kapatılması mümkün olmaz.
-
Ceza ağırlıklı eğitim
Cezalar, her yaştan bireyi yaşamdan soğutabilecek etkiye sahipler. Çocuğun davranışları karşısında dayak, korkutma, sindirme gibi yol izleyen ailelerin çocukları kendine güvenemez, yapabileceklerine karşı güvenini, inancını kaybeder.
-
Çocuğa sorumluluk verme
Yaşı kaç olursa olsun herkesin mutlaka kendisinin yapması gereken işleri, görevleri olmalıdır. Özellikle çocuklar, odasını toplama, çantasını hazırlama, dişlerini fırçalama ya da markete gidip ekmek alma gibi onların yaşlarında yapılması mümkün olan görevlere sahip olmalılar. Bu sayede hem kendi görevlerinin sorumluluğunu alabilir hem de işi yapınca da başarı hissini yaşar, başarma duygusuna sahip olur. Başarılı oldukça da özgüveni gelişir.
-
Zeka düzeyi
Kişinin özgüveninin yüksek olabilmesi aslında zeka seviyesi ile de bağlantılıdır. Zira özgüven hissedebilmek ya da özgüvenli olabilmek için sebep bulabilmek için en az orta düzeyde zeka seviyesine sahip olmak gerekiyor. Düşük zeka seviyesine sahip olan çocuklar, yetişkinler kendilerini mutluluğa, başarıya götürecek olan faktörleri de anlayıp ayırt edip gerçekleştiremezler.
-
Okul ve hayat başarısı
Küçük, büyük herkes başarılı olmak ister. Konunun ne olduğunun hiçbir önemi yoktur. Sadece başarılı olmak, başarmak isteriz. Başardıkça özgüvenimiz artar, başarısızlık bizi özgüven açısından dibe sürükler.
-
Okul ve öğretmenle olan ilişki
Ülkemizde çocuklar, daha 2-3 yaşlarında kreşe başlıyorlar ve onun sonrasında üniversiteyi de sayarsak ortalama 23 yaşına kadar, yani aslında 20 yıl okula gidiyor. İşte anne ve babasından çok öğretmenini gören çocuğun başta özgüveni olmak üzere tüm özelliklerinde öğretmen ve okul çok önemlidir.
Özgüven eksikliği nedir?
Özgüven eksikliği, basit bir tarifle; kişinin hayatta istediklerini gerçekleştirebilmek, harekete geçirebilmek için kendine yeterince güvenmiyor olmasıdır. Kişinin kendi kendini cesaretlendirememesi, başaracağına dair inancının yeterli olmamasıdır. Özgüven, kişinin yaşamın her alanında öncelikle mutlu, ardından da başarılı olmasını sağlar. İşte özgüven eksikliği durumunda kişi, kendinden, yeteneklerinden memnun olmadığı için mutlu değildir, başaracağına inanmadığı için de neye adım atsa başarı elde edemez. Hatta çoğu zaman bir girişimde bulunmak bile mümkün olmayabilir. Özgüven eksikliğinde; birey kendisinden sürekli şüphe duyar, zorluklar karşısında hemen pes eder, otoriteye boyun eğer, pasiftir, kendine ve çevresindekilere karşı güvensizidir, aşağılık duygusu içindedir ve depresyona girme eğilimi çok yüksektir.
Özgüven eksikliğine yol açan etkenler nelerdir?
Özgüven eksikliğine yol açan etkenlerin en başında kesinlikle ailenin yanlış tutumu gelir. Bunlar genel olarak;
- Her koşulda sevileceği ve değerli olduğu duygusunun yeterince verilememesi,
- Çocuğa güven verilmemesi,
- Çocuğun yeteneklerinin yeterince desteklememesi,
- Çocuğa sorumluluk verilmemesi,
- Çocuğa başarı hazzını yaşayacağı ortamlar sağlanmaması,
- Çocuğa gerçekleştirilebilir hedefler sunulmaması,
- Hem başarı hem de başarısızlık durumlarında çocuğun yanında bulunmaması, sadece başarıya odaklı sevgi gösterilmesi,
- Ceza odaklı davranış eğilimleri,
- Çocuğun yeterince özgür bırakılmaması,
- Evde çocuğa ait kişisel bir ortam oluşturulmaması şeklinde sıralanabilir.
Özgüven eksikliğine yol açan bir diğer önemli faktör de olumsuz öğretmen tutumlarıdır. Zira çocuk okul çağına geldiğinde, anne, babadan çok tüm gün boyunca öğretmenle birliktedir. Bu bakımdan çocukta özgüven eksikliğine yol açan öğretmen davranışları genel olarak;
- Her çocuğun farklı özelliklere sahip olduğuna, bireysel farklılıkların önemine dikkat etmemek,
- Her öğrenciden en yüksek başarıyı beklemek,
- Her öğrencinin matematik, dilbilgisi ya da yabancı dil gibi birbirinden çok farklı derslerde başarılı olmasını beklemek,
- Her çocuğun her emre itaat etmesini beklemek,
- Sadece yüksek not alan öğrencilere sevgi göstermek,
- Davranışsal yaklaşımı uygulayıp her yanlış davranışı cezalandırmak,
- Davranışlarda süreç ya da sebepten çok sonuca odaklanmak,
- Çocukların içinde bulundukları gelişim çağının özelliklerini göz ardı ederek yanlış beklentiler içine girmek şeklinde sıralanabilir.
Özgüven eksikliği olan kişilerin özellikleri nelerdir?
- Eleştirilmeye tahammül edememe,
- Aşırı eleştirel yaklaşım,
- Kendinden ve çevresindekilerden hoşnutsuzluk,
- Yerli yersiz suçlama eğilimi,
- Başkalarına zarar verme ve işkence yapma isteği,
- Rekabetten hoşlanmama,
- Yalnız kalma ve çekingen olma eğilimidir.
Özgüveni artırmanın, geliştirmenin yolları nelerdir?
Çocuğunuzun ya da arkadaşınızın, eşinizin özgüvenini artırmak için ilk olarak yapılması gereken husus, pozitif bir yaklaşım ve pozitif hedeflere yönlendirme şeklindedir. Kaybetme korkusundan uzak kalmak adına negatif hedefleri düşünce dünyasından çıkarmak gerekiyor. Her şeyden önce “sana güveniyorum” izlenimini vermek önemlidir. İşte bu anlayışı işe koşabilmek için de;
- Yaşam içinde kötüleri geri plana atıp iyilere odaklanma,
- Kendinin olumlu yönlerini ortaya çıkarma,
- Yaşanan olumsuz deneyimlerden ders çıkarıp gerekiyorsa bu dersleri bir deftere not etme,
- Gerçekçi, gerçekleşebilir, olabilir hedefler edinme,
- Öğrenmeye, gelişmeye açık olma,
- Yeni girişimler, deneyimler için cesaret gösterme,
- Bir işe yarayan, sonucunda birilerinin mutlu olacağı, gözle görülür sonuçları olan işlere yönelme,
- Farklı olanı, değişik olanı da anlamaya, kabul etmeye çalışma,
- Karmaşık, yorucu işler, olaylar yerine, daha basit olanlara yönelme,
- İyi ya da kötü her eylemin sonucunu kabullenebilme, eylemlerin sorumluluğunu alabilme önem taşır.
- KAYNAK= aysetolga.com