Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Halide Güneş Çiftçi, “Sıvı kaybı, stres, hastanede yatma, psikolojik durumlar, bazı ilaçlar, radyoterapi sjögren sendromu, kronik tükürük bezi enfeksiyonları, demir eksikliği ve pernisiyöz anemi gibi durumlar tükürük akım hızını ve miktarını azaltabilir” dedi

 

 

Tükürüğün tat almayı kolaylaştırdığını, ağız mukozasını nemli tutarak mukozayı koruduğunu, içindeki amilaz, lipaz enzimi ile sindirime yardım ettiğini, diş minesini koruduğunu ve bakterilere karşı koruma etkisi olduğunu söyleyen Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Halide Güneş Çiftçi, “Sıvı kaybı, stres, hastanede yatma, psikolojik durumlar, bazı ilaçlar, radyoterapi sjögren sendromu, kronik tükürük bezi enfeksiyonları, demir eksikliği ve pernisiyöz anemi gibi durumlar tükürük akım hızını ve miktarını azaltabilir” dedi.

DHA’nın haberine göre; vücutta tükürük salgısı üreten organların tükürük bezleri olduğunu ve bu bezlerin tükürük salgısı üreterek kanallar aracılığıyla salgıyı ağız, boğaz, yutak, sinüs gibi organlara ulaştığını söyleyen Op. Dr. Halide Güneş Çiftçi, tükürük bezi hastalığı ve bu hastalıktan korunma yolları hakkında bilgi verdi.

Op. Dr. Çiftçi Tükürük bezlerinin major (büyük) ve minör (küçük) olmak üzere iki tipte olduğunu belirterek “Majör tükürük bezleri dediğimiz büyük bezler 3 tanedir. Bunlar yanakta kulaklarımızın önünde bulunan iki adet parotis bezi, alt çenenin altına yerleşmiş olan 2 adet submandibüler bez ve 2 adet dilaltı tükürük bezleridir. Minör tükürük bezleri ise çok sayıda olup mukoza içine yayılmışlardır” dedi.

Tükürüğün tat almayı kolaylaştırdığını, ağız mukozasını nemli tutarak mukozayı koruduğunu, içindeki amilaz, lipaz enzimi ile sindirime yardım ettiğini, diş minesini koruduğunu ve bakterilere karşı koruma etkisi olduğunu dile getiren Dr. Çiftçi, “Dehidratasyon (sıvı kaybı), stres, hastanede yatma, psikolojik durumlar, bazı ilaçlar, radyoterapi sjögren sendromu, kronik tükürük bezi enfeksiyonları, demir eksikliği ve pernisiyöz anemi gibi durumlar tükürük akım hızını ve miktarını azaltabilir. Tükürük bezleri major (büyük) ve minör (küçük) olmak üzere iki tiptir. Majör tükrük bezleri dediğimiz büyük bezler 3 tanedir. Bunlar yanakta kulaklarımızın önünde bulunan iki adet parotis bezi, alt çenenin altına yerleşmiş olan 2 adet submandibüler bez ve 2 adet dilaltı tükrük bezleridir. Minör tükrük bezleri ise çok sayıda olup mukoza içine yayılmışlardır” dedi.

TÜKÜRÜK BEZİ TÜMÖRLERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Klinik olarak kulak önünde, çene altında ağrısız ve yavaş büyüyen şişlikler olarak görüldüğünü belirten Dr. Çiftçi, “Kitlenin aniden büyümesi tümör içine kanama veya enfeksiyon nedeni ile olabilir. Kitle içine kanamalarda daha önceden yavaş büyüyen ve ağrısız olan bir şişliğin kısa sürede ağrılı hale gelmesi görülür. Benign (iyi huylu) tümörlerde yüz sinirinin etkilenmesi çok fazla görülmezken, malign (kötü huylu) tümörlerde kitle ile birlikte yüz siniri de etkilenebilir. Yine malign tümörler çevre dokulara yayıldığı için kitleler daha düzensiz ve hızlı büyüme eğilimi gösterirler” dedi.

TÜKÜRÜK BEZİ HASTALIKLARININ TANISI VE TEDAVİSİ

Her hastalıkta olduğu gibi tükürük bezi hastalıklarının tanısında da hikayenin çok önemli olduğunu dile getiren Dr. Çiftçi sözlerine şöyle devam etti: “Başlangıç zamanı, yavaş mı yoksa hızlı mı geliştiği, ağrının eşlik edip etmemesi, yüzde uyuşma, olup olmadığı, yemekle ilişkisi, kişinin kullandığı ilaçlar, geçirdiği hastalıklar dikkatlice sorgulanmalıdır. Muayene bulgularından sonra görüntüleme yöntemlerine geçilir. En sık yüzeyel ultrason olmak üzere siyalografi sintigrafi BT ve MR da tanıda kullanılan görüntüleme yöntemlerindendir. Tüm bunlardan sonra özellikle de tümör şüphemiz varsa ince iğne aspirasyon biyopsisi dediğimiz iğne biyopsisi gerekebilir ve bu alınan hücre patolojik incelemeye gönderilir. Fakat kesin tanı kitle çıkartıldıktan sonra konur. Tedavinin temeli cerrahidir. İyi huylu tümörlerde, tümör parotis bezinde ise tümör bezin bir kısmıyla birlikte çıkarılır. Submandibuler tükürük bezinde ise tükürük bezinin tamamı çıkarılır.

Kötü huylu tümörlerde daha geniş cerrahiler uygulanır. Bezin tamamı çıkarılabilir, hastada ameliyat öncesi yüz felci ortaya çıktıysa yüz siniri de bezle birlikte çıkarılır ya da ameliyatta tümörün yüz sinirine uzadığı görülürse yüz sinirinin etkilenen bölümü çıkarılabilir ve bu bölüm tamir edilebilir. Yine bazı kötü huylu tümörlerde `boyun diseksiyonu´ adı verilen bir işlemle boyundaki lenf bezleri çıkarılabilir ve cerrahi sonrası bazı olgularda radyoterapi ve nadiren kemoterapi gerekebilir.

Cilt tutulumu olan kötü huylu tümörlerde cilt de çıkarılıp bazı rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) yöntemleri uygulanabilir. İyi huylu tümörlerde uygun cerrahi teknikle nüks (tekrarlama) oranı çok azdır. Kötü huylu tümörlerde ise başarı tümörünün cinsine ve yaygınlığına bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.”